Yeni yılın coşkusunu, görkemini, davetlerin ve partilerin ışıltısını üzerimizde hissederken, başarılı ve güzel oyuncu Hazal Türesan ile 2021’e veda ediyoruz….
Röportaj: Seray Yazıcıoğlu Ezmiş / Ayşe Çağla Küçük
Fotoğraf: Mesut Yazıcı
Styling: Ali Arısoy Makyaj:
Selen Karabulut
Saç: Mutlu Ahmet Sinan/ Dmb Hair Studio
Saç Asistanı: Ata Resul Yılmaz
Fotoğraf Asistanı: Mustafa Berber
Makyaj Asistanı: Büşra Köse
Styling Asistanı: Gönül Soyçeri
Mekan: Park Hyatt Istanbul – Maçka Palas
Oyunculuk, çoğunlukla küçük yaşlardan gelen bir tutku oluyor… Sende de öyle miydi? Mesela aynanın karşına geçip ya da evde ailenin önünde taklitler yapar mıydın mesela?
Çocukken her çocuk gibi oyun oynama tutkum vardı sadece. Daha ötesini hiç düşünmedim küçükken.
Oynadığın Yalancı dizisi ekran hayatına erken veda etti. Tüketim toplumundayız ve istemsizce buna dahil oluyoruz. Sen sektörel açıdan baktığında dizilerin, filmlerin bu kadar çabuk tüketilmesini ve vazgeçilmesini neye bağlıyorsun?
Tüm kalbimle ve aklımla Yalancı’nın çok iyi bir iş olduğunu biliyorum. Bir parçası olmasaydım çok kıskanırdım. 🙂 Bazen projeler bu hızlı çağda doğru zamanda, doğru seyirci ile buluşamıyor. Seyirci gündem bu kadar iç karartıcıyken, bu kadar gerçek ve vurucu bir olayı seyretmek istememiş de olabilir. O kadar çok denklem var ki. Sanırım bu bitişe en uygun kelime “talihsizlik” diyebilirim.
Oldukça sürükleyici bir konusu vardı dizinin. Nasıl bir deneyimdi senin için?
Tüm kadınlar artık haykırdığımız noktadayız. Birbirimizi kolluyor, anlıyor, yan yana duruyoruz. Şiddet görüp, tacize, tecavüze uğrayıp hayatını kaybetmiş kadınların da sorumluluğunu taşıyoruz. Bununla ilgili tek bir söz söyleyebilmek benim için, bizim için çok kıymetliydi. Ama evine davet etti, ama öpüştü, ama zaten birlikte olacaktı. Tüm Yalancı ekibi tek bir ağızdan dedi ki bu işin aması yok. Tüm bu sebeplerle benim için müthiş bir deneyimdi.
Dizide canlandırdığın Yasemin karakteri için “Elleriyle kurduğu hayatı için her şeyden kendinden bile vazgeçen bir kadının kendini bulma hikayesi” olarak tanımlanmış bir cümle var. Hazal ve Yasemin bu konuda karakter olarak benziyorlar mı yoksa senin için oldukça zıt bir durum mu?
Taviz veremeyeceğim doğrularım var elbette. Ama kendimden vazgeçmek? Yok hiç benlik değil.
Bir karaktere bürünmenin psikolojine etkisi nasıl oluyor? Oyunculuk yapmaya ilk başladığında bu konuda zorluklar yaşadığın oldu mu?
Psikolojim allak bullak olmuyor. Bu benim profesyonel olarak yaptığım bir iş. Haliyle “kayıt” ve “kestik” arasında o karakter oluyorum. Sadece o karakteri yaratırken çok fazla mesai harcıyorum, onu anlamaya, onun hayatını tanımaya çalışıyorum. Yaratım yoğun bir süreç ama psikolojiyle ilgisi yok benim için.
Bir oyuncu için her yeni karakter yeni bir yolculuk demek. Oynadığın karakterlerin her biri eminiz ki sana bir şeyler katıyordur. Hayata başka bir karakterin açısından bakmak sana neler kazandırıyor?
Her bir karakter başka bir hayat. Haliyle başkasının gözünden bakmaya başlıyorum ve git gide önyargılarımdan arınıyorum. Bu da beni daha anlayışlı, daha pozitif birine dönüştürüyor.
Oyunculuk insanı hem fiziken hem de psikolojik olarak yoran bir meslek aslında. Peki sen oyunculuk haricinde kendini deşarj etmek için neler yapıyorsun? Hobilerin neler?
Hobilerimden önce iki yıldır müthiş bir şarj aletim var ve adı Zoi :). Aynı zamanda dostlarım var o kadar şanslıyım ki. Önceliğim sevmek ve sevilmek olduğu için benim asıl enerji kaynağım ailem ve dostlarım. Hobilerim ise sürekli değişiyor ama vazgeçemediğim bir pole dance var.
Oyunculuğunu geliştirmek adına uyguladığın yöntemler var mı?
Benim için karakterde psikolojik derinlik çok önemli. Bu yüzden psikoloji ile çok haşır neşirim. Aynı zamanda fiziksel olarak da kendimi sürekli dinç tutmak için çabalıyorum. Katılmayı çok istediğim workshoplar, öğrenmek için delirdiğim teknikler var. Bunları kovalıyorum.
“Küvetteki Gelinler” oyunuyla tiyatro sahnelerindesin. Biz de seni sahnede izleme fırsatı yakaladık biliyorsun ve her şeyiyle harikaydı diyebiliriz. Nasıl bir serüven oluyor senin için bu oyun. Hazırlık aşamasında neler yaptın mesela?
Çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için. Sahnede olmak çok harika bir şeyken, bir de çok yetenekli kadın oyuncular Selin Zafertepe ve Naz Göktan ile birlikte sahnedeyim. Hırslı, çalışkan, birbiriyle oyun oynamaktan zevk alan insanlarız. Yönetmenimiz Erdal Beşikçioğlu bize çok güzel bir reji hediye etti, harika bir atmosfer yarattı. Ve trajikomik bir yerden şiddeti anlatmak çok zor, yorucu ve çok güzel. Ama küvette ölü bulunan üç kadını anlamaya en yaklaştığımız zaman teaser’ı çektiğimiz zamandı. Havuzda profesyonel dalış ekibiyle çektik teasır’ı. Suyun altında kameraya doğru bakarken, çırpınırken bir anda şunu düşündüm; burada bana bir şey olmasına asla izin vermeyecek profesyoneller var ve ben bir oyun oynuyorum. Peki tüm o kadınlar şiddet gören, öldürülen, sesini duyuramayan? O an nefesim kesildi, yukarı çıkmak için debelendim, suyun yüzeyine çıktığımda o kadar korkmuş ve üzgündüm ki. Teasır’ın kalanını o duyguyla çektik ve tüm oyunu o andan sonra başka bir anlama büründü. Kısa ama çok yoğundu prova sürecimiz. Koreografımız hiç boşluk bırakmadan ilgilendi bizimle. Yok artık bunu da yapamayız dediğimiz her şeyi bir saat sonra bize yaptırabilecek bilgisi, hırsı ve büyüsü vardı. Erdal Beşikçioğlu oyuncularını tanımak için zaman harcayan ve onların sınırlarını zorlayan bir yönetmen, biz üç kız da denemekten hiç korkmayınca gün sonunda elimizde sırılsıklam prova kıyafetleri, morarmış vücutlar ve gülümseyen suratlar vardı.
Oyunun hepsini neredeyse suyun içerisinde geçiriyorsunuz ve fiziksel olarak oldukça oldukça zorlu görünüyor. Sahnedeyken neler hissedip, düşünüyorsun?
Dediğim gibi çok sıkı çalıştık. Suya kavuştuğumuzda çok rahatladık. Kuru küvette o hareketleri yapmak o kadar zor ki. 🙂 Beden de alışıyor tabii. Yukarda bahsettiğim tüm o korkular, üzüntüler ve boğazında bir yumru varken hikaye anlatmaya çalışmak çok enteresan ve çok gerçek
Oyunculuk dışında başka bir meslek dalıyla ilgileniyor musun? Ya da başka bir mesleğin eğitimini alacak olsan bu hangi meslek grubundan olurdu?
Reklam dublajı yapıyorum. Bu da zaten oyunculuk eğitimimin bir parçası olarak girdiğim bir iş. Anlaşıldığı üzere oyunculuk dışında bir ilgim ve sanırım meziyetim yok.
İşinle alakalı zorluklarla karşılaştığında, motivasyonunu yeniden sağlamakta zorlanır mısın? Böyle dönemlerde, kendine tekrar tekrar neyi hatırlatman gerekir?
İşim hayatımın çok çok önemli bir parçası. Ben çalıştıkça, ürettikçe iyi hissedenlerdenim. Bu yüzden işimle ilgili karşılaştığım sorunlar değil de boşluk benim için çok yıpratıcı. İşimi o kadar çok seviyorum ki çok sevince çözümsüz bir sorun da olmuyor. Hep hatırlattığım değil de hiç unutmadığım şey, sevdiğim işi yapabilme özgürlüğüne sahip olduğum.
Peki, daha özgür hissetmek için güvenli alanlarını terk ettiğin ve şu anda ‘iyi ki yapmışım’ diye düşündüğün dönüm noktaları var mı hayatında?
Uluslararası İlişkiler 3. sınıf terkim. Konservatuar okudum. İstanbul’a taşındım. Bana yük olan ilişkilerimi bitirdim. Kendi güvenli alanlarımı insanları özgür bırakmak üstüne kurdum. Risk alan, büyüme, değişme sancısı çeken, hayattan değişimden zevk alan arkadaşlarım var etrafımda. Bunların hepsi iyi ki’lerim benim.
Bugüne dek insanlara aslında öyle olmadığını anlatmak zorunda kaldığın büyük bir yanılgı oldu mu?
Elimden geldiğince net olmaya çalışırım. Sanırım bu yüzden böyle bir durumda kalmadım.
Kendini doğru ifade edemediğin durumlarda; seni yakından tanımayan insanların hakkında en çok neyi bilmesini isterdin?
Her zaman, her durumda, elimden geldiğince doğruyu söylemeye ve kendimi anlatmaya yatkın bir yapım var. Ve bu yüzden ne söylüyorsam onu kast ediyorumdur. İkinci bir anlam aranmaması gerekir.
Özel hayatında “kendim için yaptığım en iyi şey” dediğin ne/neler var?
Az önce bahsettiğim güvenli alanlarımı terk etmek sanırım.
Nasıl insanları etrafında tutmayı seviyorsun?
Hayat çok zor ve karmaşık. Ve ben her durumda pozitif kalabilmeyi tercih ediyorum. Sevmeyi ve sevilmeyi çok seviyorum. Dolayısıyla pozitifliğime ve aşırı sevgime tahammül edebilen insanları etrafımda tutuyorum. 🙂 Bir de sitemden nefret ediyorum
Kendine dair kırmak istediğin bir ön yargı var mı?
Ön yargımın olmadığı, ön yargımı kırmak istiyorum. Çünkü vardır mutlaka…
Ünlü insanları eleştirmek hep vardı. Ancak sosyal medyayla birlikte artık ‘eleştiri çağında’ yaşıyoruz ve bu dönemde olumsuz eleştiriye rağbet daha fazla maalesef… Asla hoşgörülü olmayacağın, kırmızı çizgin olabilecek bir eleştiri konusu var mı?
İşimle ilgili eleştiri almakla ilgili hiçbir sıkıntım yok. Ama insanların değer yargılarının, fiziksel özelliklerinin çok çirkin bir biçimde eleştirilmesini hadsizce buluyorum.
Pozitif, uyumlu, enerjisi yüksek bir kadın olduğun aşikar. Set boyunca hep böyle hissettirdin bize. Peki tüm bu durumu tersine çevirebilecek bir şey var mı senin için yoksa karşılaştığın tüm durumlara karşı tutumun hep bu şekilde mi oluyor?
Pozitif, güler yüzlü olmak benim hayatta kalış biçimim. Ben bu şekilde baş edebiliyorum sorunlarla. İnsanların (bana ya da birine) saygısızlık yaptığı zamanlarda bu durum tersine dönüyor tabii ki.
İzleyicilerinin, takipçilerinin her geçen gün artması; göz önünde olmayı da beraberinde getiriyor. İşinin bir parçası olsa da bu durumun seni zaman zaman bunalttığı, kaygılandırdığı oluyor mu?
Kendimle, hayatla ve insanlarla ilişkim iyi ve dürüst. Görünür olmakla ilgili hiç kaygı taşımadım. Çünkü olduğum gibi davranmaya çalışıyorum hep.
Aşk, deliliğe mi yoksa mantığa mı daha yakın olduğunda; aşkı algılayış biçimine daha çok uyuyor?
Aşk ve mantık mı. :)))
İlişkilerinde uyuşmadığın, ters düştüğün ve aslında konuşarak çözülebilecek konularda; daha çok yapıcı taraf mı olursun, yoksa köşesine çekilip bekleyen taraf mı?
Bu duruma göre değişir. Konuşarak her şeyin çözülebileceğini düşünüyorum ama bazen de köşeye çekilip yapıcı da olunabilir. Kafam çok karışık. 🙂
Peki; spor, diyet, güzellik rutini, makyaj… Bunlar senin için ne ifade ediyor?
Başla, devam et, bırak, yeniden başla, bırak… 🙂 Bir şey bul, heyecanlan, başla, bırak yeni bir şey bul, yeniden heyecanlan ve tekrar bırak tam olarak bu. 🙂
‘İşte yaşamak bu’ dediğin anlarda, genellikle nerede ve ne yapıyor olursun?
Büyük ihtimalle ya dostlarımla birlikteyimdir ya da çalışıyorumdur.
Sırada neler var, yakın gelecekte bizi neler bekliyor?
Şimdilik Küvetteki Gelinler ile buluşacağız. Ve heyecanlı bir bekleyiş hepimiz için iyidir diye düşünüyorum.
HAZAL İLE KISA KISA
-Dinlemekten hiç sıkılmadığın bir şarkı var mı?
Mutlaka bir noktada sıkılırım.
-Kahve mi, çay mı?
Kahve.
-Herhangi bir batıl inancın var mı?
Evde adaçayı yakarım, siz anlayın.
-En sevdiğin film türü?
Psikolojik Gerilim.
-Asla ağzıma sürmem dediğin bir yemek var mı?
Yumurta
-Salata mı makarna mı?
Makarna salatası.
-Çantanda her zaman bulundurduğunun 3 şey?
Kolonya, maske, mesafe. 🙂
-Kedi insanı mısın yoksa köpek mi?
Ama bu zor bir soru.
-En büyük fobin ne?
Sevdiklerimin zarar görmesi.