Genel Ünlüler

SİNEM ÜNSAL / YİNE YENİDEN

0
(0)

Sonbaharın stil kodlarını yeniden belirliyoruz. Başrollerde asi deri, bedeni saran takım elbiseler, drapeli miniler ile ışıltılı, görkemli bir görünüm… Elbet Bir Gün dizisi ile ekranlara dönmeye hazırlanan başarılı ve güzel oyuncu Sinem Ünsal ise hikayemizin tam merkezinde.

Röportaj: Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Mesut Yazıcı
Styling: Ali Arısoy
Makyaj: Selen Karabulut
Saç: Mutlu Ahmet Sinan/ Dmb Hair Studio
Styling Asistanı: Gönül Soyçeri

Neredeyse 1 yıl sonra seni tekrar kapağımızda konuk ettiğimiz için çok mutluyuz. O günden beri nasılsın, hayat nasıl gidiyor? Mesela seni şu anda en çok heyecanlandıran şeyler neler, nasıl bir ruh hali içindesin?

Evet geçen sene yine bu zamanlar birlikteydik ve ne güzel bir çekimdi o da. :)) 1 yılda hayatımdaki majör değişiklik işim oldu aslında. Güzel bir projeyi tadında bırakıp yepyeni bir maceraya giriş yaptım. Bugünlerde beni en heyecanlandıran da yine bu yeni projem. O kadar dilediğim gibi bir hikayenin ve o kadar güzel insanların içine düştüm ki coşkum içimden taşıyor.

“Elbet Bir Gün” ile ekranlara geri dönüyorsun. Neler hissediyorsun yeni projen hakkında?

Az önce de söylediğim gibi; yıllardır birlikte çalışıyormuş gibi bir konfor içindeyiz oyuncu arkadaşlarımla. Karşılıklı oynadığı oyuncularla aynı dili konuşmak bir oyuncunun setteki konforunu çok arttıran bir etken. Üstelik mükemmel bir hikaye ve Gül Oğuz gibi işinin ustası bir yapımcı bizim ahengimizi daha da arttırıyor. Gül hoca aynı zamanda yönetmenimiz. Daha ne olsun.

Peki, nasıl bir karakter ile izleyeceğiz seni?

Hem Feride hem Gizem. :)) Böyle söylüyorum çünkü sadece bir isim değişikliği değil aynı zamanda kader ve kişilik değişikliği yaşıyor benim karakterim. Ya da öyle sanıyor, buna inanıyor. Bir oyuncu olarak bol bol beslendiğim bir karakter Feride. Çalışkan, vicdanlı, çok güçlü, aşık, sağlam adımlar atan, koruyan, kollayan, vefalı ama bazen acımasız da olabilen ve ne olursa olsun umut dolu bir kadın. Ben Gizem’le sadece benim değil mevcut evrensel koşullarda hayatta kalmayı beceren tüm kadınların ortak hisleri olduğunu düşünüyorum. Kadın olarak travmatik birtakım olaylara maruz bırakılmamak takdir edersiniz ki çok zor bu dünyada.

Senin için bir rolü üstlenmede ya da bir karakteri oluşturmada en büyük zorluk nedir?

Bu sorunun cevabı karakterden karaktere değişiyor elbette. Ama ortak madde hikaye, senaryo sanırım. İncelikle yazılmayan, hikayesinin öncesi-sonrası düşünülmeden kaleme alınan karakterler en zorlayıcıları oluyor. Ama senarist üzerine düşeni yaptığında her şey oyuncunun cebindeki, elindeki malzemeye kalıyor, bu da müthiş iş kolaylaştıran bi şey.

Bir proje geldiğinde içinde yer alıp almamaya nasıl karar veriyorsun? Akıl danıştığın özel biri var mı?

Aklımı biraz kalbime danışıyorum desem? :)) Söylediğim gibi hikayenin yazısı, kaleme alınışı kuvvetli olduğunda ben hemen sahiplenerek okumaya başlıyorum. Eğer ki bana sunulan karakter de kalbimi pır pırlandırıyorsa kendime uygun bir iş olduğunu düşünüyorum.

Yaşadığın deneyimlerden sonra oyunculukta geldiğin noktayı nasıl değerlendiriyorsun?

Bu sene 5 yılımı deviriyorum bu meslekte. Çok şükür ki her gününü aktif bir biçimde doldurdum yılların. Ayrı ayrı yapımlar, hikayeler, yönetmenler, rengarenk oyuncularla çalıştım. İçinde bulunduğum projelerde kendimi işin ritmine bırakırken gözlem yapmayı, öğrenmeyi unutmadım. Benim için her set günü okul gibi.

Bir oyuncu için her yeni karakter yeni bir yolculuk demek. Oynadığın karakterlerin her biri eminiz ki sana bir şeyler katıyordur. Hayata başka bir karakterin açısından bakmak sana neler kazandırıyor?

Canlandırdığımız karakterler bazen kendimize yakın hissettiğimiz bazen de taban tabana zıt olabiliyor. Ben kendi adıma birden fazla hayatı deneyimlenmek gibi görüyorum. Kendi yaşamımızda hiç deneyimleyemeyeceğimiz duygu durumlarında bulabiliyoruz kendimizi. Ya da içimizde olmadığını düşündüğümüz birtakım duyguları gün yüzüne çıkarabiliyoruz. Kısacası her rol hem kendimi yeniden keşfetmemi hem başkasını kendim kadar yakın bir yerden tanıyormuş hazzı veriyor diyebilirim.

Oyunculuğun sana kattıkları arasında en memnun olduğun, ‘Oyuncu olmasaydım bu bakış açısına başka türlü kavuşamazdım’ dediğin farkındalıklar var mı?

En şaşırdığım ve beni en büyüleyen; içimde olmadığını, hiç tanışık olmadığımı düşündüğüm birtakım duyguları kendi içimde bir yerlerde bulduğum anlar oluyor.

Yalnızca kariyer olarak değil; aynı zamanda tavır, duruş ya da hayatla ilgili olarak “olmayı hayal ettiğiniz Sinem” ve “şu anki Sinem” arasında çok mesafe var mı?

Kendimden çok memnunum ben. Çok kızdığım, bazen üzüldüğüm, kontrolüm dışında gerçekleşen gelişmelere sinirlendiğim oluyor tabii. Ama ne oluyor iyi ki oldu, iyi ki oluyor ve iyi ki olacaktır diyorum.

Tanınan birisi olmak nasıl bir his senin için? Mesela sosyal medya üzerinden gelen kötü yorumlarla nasıl baş ediyorsun ya da hiç umursamıyor musun?

Tanınan biri olmaya başladığımda bunu biraz geç idrak etmiştim, zira çok sosyal değilimdir. :)) Bunu fark etmeye başladıkça içime kapandım başlarda. Garip geliyordu. Ama zamanla alıştım sanırım şimdi daha rahatım. Üstlendiğim roller şimdiye kadar seyircinin sevgiyle kucakladığı, anladığı, inandığı roller oldu, bu da sosyal medyada can sıkıcı yorumların önünü kesti. Çok olumsuz yorumlarla tepkilerle karşılaşmıyorum, karşılaştığımda da olumlu olanlara ne kadar kapılmıyorsam olumsuzlara da o kadar mesafede duruyorum. Her iki çeşidine de çok kaptırmamak lazım bence.

Uzaktan bakıldığında çok sakin bir insan gibi görünüyorsun. Seni ne sinirlendirir?

Bak bu beni şaşırttı. :)) Sakin mi görünüyorum gerçekten? Benim içimde iyi ya da kötü sürekli kopan fırtınalar vardır halbuki. :))

Hayallerinin en yeni, güncellenmiş halinde neler var? Mutlaka gerçekleştirmeyi dilediğin bir planın ya da hayalin var mı?

Özellikle söyleyebileceğim bir şey yok. Ama ben hayallerimle yaşarım. Herkesin bu hayatta yapması gereken en önemli yaşam motivasyonları arasına hayal etmeyi alması gerektiğini düşünüyorum. Uçuk kaçık demeyin hayal edin!

Çocukken hepimizin hayal gücü en el değmemiş halinde, bahanelerden uzak, sınırsınız… Sen o zamanlarda en çok neyin hayalini kuruyordun?

Offfff neler neler. :)) Bir an geliyor sihirliymişim, bir an geliyor uçabiliyormuşum… Bunlar çocuk zihniyle ilk akla gelen biçimde yorumlanıyor tabii. Uçabilmek hayal edildiğinde kanatlı görüyorsun kendini. Ama şimdi bakıyorum; evet uçabiliyorum, bu toplumda elimden geldiğince özgürüm mesela. Çocukken kurulan hayalleri hafife almamak lazım.

Olduğun yerden dönüp baktığında hayatındaki dönüm noktalarını görebiliyor musun? Bu dönüm noktalarından biraz bahsedebilir misin?

Tek bir şey söyleyemem bunun için. Hayatımızdaki evreler o kadar çok ki kimisini üzerinden çok zaman geçtikten sonra fark ediyoruz. Ama ilk aklıma gelenler üniversite hayatına geçişim, anneannemi kaybedişim, oyunculuk yapmaya ve tanınmaya başladığım ilk zamanlar…

Hangi his seni yuvanda hissettirir. Bir yere ait olduğunu hissettiğinde nasıl bir ruh halinde oluyorsun?

Aidiyet duygusu çok onayladığım bir şey değil. Hayatımızdaki hiçbir şeye ya da kimseye bu gibi duygular geliştirmemeye çalışıyorum. Kendim de başkaları için malzeme olmak istemiyorum. Ama benim kurallarımın geçerli olduğu yer yani evim benim yuvam.

Son dönemde üzerine çok düşündüğün ve sorguladığın bir konu var mı?

Gündemden düşürmeyi beceremediğimiz canilikler beni çok düşündürüyor. Ne zararlı bir tür bu insanlık diyorum. Doğaya, hayvana, çocuğa… Ne zaman ve nasıl sakinleriz acaba…

Hayatını tamamen değiştirme şansı verilse neyi değiştirirdin daha doğrusu değiştirmek istediğin bir şey olur mu?

Hayatımda değiştirmek istediğim bir şey olduğunda şansımı kendim yaratırım ben. Bana verilmesin şans falan. :)) Kimse de bunu beklemesin, değişim vakti geldiyse sıvayın kolları.

Uzaktan bakıldığında görünmeyen ama keşke bu yönümü daha iyi gösterebilsem dediğin bir tarafın var mı?

Evet. Sevgi ve yakınlık duyduğum birilerine, bir şeylere içimde dolup taşan kadar gösteremiyorum galiba. Buna biraz çalışmam lazım.

Çağımızın aşkları, arkadaşlıkları kısacası ilişkileri hakkında ne düşünüyorsun?

Her şey gibi onu da kolay tüketiyoruz. Ama bu her zaman olumsuz demek de değil. Gün geçtikçe birey olma halini hepimiz daha bir anlar olduk bence. Bu da ne isteyip istemediğimizi, bize neyin iyi gelip gelmediğini daha kolay idrak etmemizi sağlıyor gibi. Evet bazen çarçur ediyoruz belki ilişkileri ama bilinçli tüketim de mevcut, bunu söyleyebilirim.

Seni hayatta dengede tutan şeyler neler? Bir başka deyişle, hayatının merkezine koyduğun neler var?

Kendim. :)) Sinem mutlu musun, huzursuz hissettiren bir şey var mı seni burada, bu kişiyle, bu şeyde? Bu soruları hep soruyorum kendime. Bu sayede hep huzurluyum, hayatım toz pembe sanılmasın, bu soruların cevabını her zaman bulamıyorum. Ben de elimde olmadan istemediğim durumlara yuvarlanabiliyorum elbette.

Göz önünde olan biri olarak kendine nasıl bakıyorsun? Spor, beslenme ve güzellik rutinini anlatabilir misin?

Göz önünde biri olarak bakmıyorum, aynaya bakan biri olarak spor ve temiz beslenme konusunda titiz davranıyorum. Özellikle beslenme konusunda. Vücudumun kötü tepki verdiği şeylerden uzak duruyorum özetle. Spor yapmayı aşırı sevenlerden değilim. Ona rağmen hayatımdan çıkmasına izin vermiyorum, bu konuda kendimi tebrik edeyim. :))

Alışveriş yaparken en çok neye para harcıyorsun? Stilini nasıl tanımlarsın?

Ayyyyy çok çok beğendiğim herhangi bir şeye harcıyorum valla. :)) İçimden noooolur alayım yalvarışlarımı duyuyorum ve alıyorum. Stilim konfor. Moda olsun ya da olmasın kendimi rahat ve ben gibi hissettiğim şeyler stilimi oluşturuyor.

Tatil anlayışın nasıldır? Sakin bir dinlenme tatili mi, macera dolu bir yolculuk mu, yoksa arkadaşlarla eğlenceli bir kaçamak mı seversin?

Hepsi, hepsi, hepsi. Kendime inanamıyorum ama bazen kimselerin olmadığı yanımdaki arkadaşım, sevgilim her kimse sadece bizim olduğumuz koylar inanılmaz huzur veriyor, bazen de kızlarla gittiğim şımarık tatiller. :))

Çalışmadığın zamanlarda neler yaparsın?

Dinlenmeye çalışırım. :)) Set yorgunluğunu çok iyi bilirsiniz. Her boşluğumda sadece beni dinlendirecek olan o sırada ne ise ona odaklanıyorum.

Son olarak; bu röportaja hayatınla ilgili, seni sen yapan bir dipnot düşmemiz gerekse, altı çizilmesi gereken dönemin ne zaman hangi olay ya da durum olurdu?

3 sene önce başladığım psikoterapi seanslarıyla kendimi tanımaya başladığım dönem. :))

Sinem ile Kısa Kısa

Bir masalın kahramanı olsan bu hangisi olurdu?

-Invisible Woman.

En son ne zaman toplu taşımaya bindin?

-Hatırlamıyorum.

En sevdiğin kitap?

-Cevap vermesem. 🙁

Şu sıralar popüler olan yabancı diziler içinde, hangi dizinin hangi kahramanını oynuyor olmak isterdin?

-En son Maid izledim. Alex oynamak güzel olurdu.

Kendinle röportaj yapacak olsan, kendine ne sorardın?

-Bilmem

Senin için güne başlamanın en güzel yolu nedir?

-Kahve, hemen kahve, hep kahve.

Stresten kaçış noktan neresi?

-Gerçeklere odaklanmak.

 

Puan verin!

Average rating 0 / 5. Vote count: 0