Röportaj: Ayşe Çağla Küçük – Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Muhammet Kayku
Stylist: Betül Çayır
Makyaj: Ülkü Şahin
Saç: Yaşar Simsaroğlu
“Vuslat”, “Sevda Kuşun Kanadında”, “Gamsız Hayat” gibi birçok başarılı projede yer alan, yetenekli oyuncu Ergül Miray Şahin ile hayatı, çocukluğu ve oyunculuk hakkında konuştuk.
Bize kendinden biraz bahsedebilir misin? Hikayen nasıl başlıyor?
Çocukluğumu 90’lar zamanında sokaklarda özgürce oynayarak geçirdim. Kafkas kültürü içinde büyüdüm. Babamın dedesi Abhazya’dan annemin dedesi de Hindistan’ın Bengal bölgesinden gelmiş. Hikayelerin bitmediği bir geçmiş var kısaca. Ben 2009 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünü kazandım. Kendi hayatımı şekillendirmeye de bu süreçte başladım.
Küçük bir yerde büyüdüğünü biliyoruz. İstanbul maceran nasıl ve ne zaman başladı?
Aslında İstanbul’da doğdum. Deprem sonrası, ben 12 yaşındayken Sapanca’ya taşındık. Bir sürü kursa giden sosyal bir çocuktum. Birden Yanık Köyünde bulunca kendimi boşluğa düştüm ama böylece ablam ve ben kendimizi dinlemeyi, doğada yalnız kalmayı küçük yaşta öğrenmiş olduk.
Çocukluğunda kurmuş olduğun gelecek hayali ile bugünkü Miray’ın kurduğu hayal arasındaki en büyük fark ne?
Çocukken de oyuncu olmak istiyordum. İmkansızlıklar içinde bir köy yolundan çıkıp buraya kadar geldim, bu güzel bir yolculuk bence. Çocukluğumuzda hep yokluk ve zorlukla mücadele ettik. Ama buna rağmen masa başı düzenli bir iş yapamayacağımı biliyordum. Risk alıp istediğim şeylerin peşinden koştum. Bu yüzden de ne kadarı oldu olmadı önemli değil, çocuk Miray da mutlu içimde.
Peki oyunculuk, mesleğini biraz anlatabilir misin? Zorlukları, keyifli yanları ve birçok kimsenin bilmediği yönleriyle nasıl bir meslek oyunculuk?
Ben daha çok dizi setinde bulundum. Kısa zamana uzun bir seyirlik sıkıştırmak herkes için zor tabii. Benim için zor olan hep fazla ‘goy goy’ meselesi oldu. Ben de eğlence, keyif odaklı yaşayan bir insanım ama çalıştığım ortamda ciddiyet arıyorum. Bu yüzden kaynaşmakta biraz zorluk çekerim. Bu halim eskiden beni üzüyordu ama artık barıştım. Uyum sağlamak için bir tipe bürünemeyeceğimi biliyorum. Çalıştığım herkese sevgi ve saygı duyuyorum, bunu bilmek yeterli bence.
Canlandıracağın bir karakter için ön hazırlık yapıyor musun? O süreci biraz anlatabilir misin?
O süreç karaktere göre değişir sanırım. En son Vuslat dizisi için araba kullanmayı öğrenmem gerekti mesela. Hiç bu kadar çalışmamıştım bir karakter öncesi. Dizi için özellikle karakterin iç enerjisine, diğerleriyle ilişkisine, hikayedeki görevine, konuşma hızına ve tonuna vb. kafa yoruyorum. Çok vakit olmuyor zaten, süreç içinde oturuyor genelde. Sonuçta sonraki bölümün senaryosu gelene kadar karakterin nereye evrileceğini bilemeyebiliyorsun.
Seni ilk izlediğimiz günden bu yana neler değişti hayatında?
O zamanlar çok ürkektim ama çaktırmamaya çalışıyordum. Nasıl işlediğini anlamadığım yeni bir dünya dönüyor etrafta sonuçta. Ama küçük yaşımdan itibaren çok çalışma imkanım oldu ve adapte oldum. Setin nasıl işlediğini, jargonunu, adabını öğrendim. Şimdi daha rahatım, sadece kendi payıma düşen kısma odaklanabiliyorum.
Nasıl bir sinema filminde ya da dizide, nasıl bir karakter canlandırmak ve kiminle başrol oynamayı istersin? Oyunculuk anlamında rol modellerin var mı?
Bir Nuri Bilge, bir Tolga Karaçelik ile çalışmak ben de tabii ki çok isterim. Dizilerden farkı olmayan, ya da tiplemelerle komedi yaratmaya çalışan vizyon filmlerinde gözüm yok, benim için öyle bir ihtimal de yok. Fakat artık kendi hikayelerimizi kendimiz çekme odaklı bir yolculuk başladı. Monachopsis Project ile ilk kısa filmimizi çektik. Oyuncu olarak, sinemada faydalı bir araçsın ama üretime dahil olunca gerçekten sana ait oluyor. Ticari kaygıdan uzak, özgürce müzik ve sinema yapmayı hedeflediğimiz bir ortam kurduk. Rol model diyebileceğim birisi yok, herkes kendisine has yolunu çizmeli diye düşünüyorum. Oyuncu değil ama imrenerek takip ettiğim Pelin Esmer var diyebilirim.
Oyunculukta ulaşmak istediğin hedef ne? Herkes tarafından tanınan ve hatırlanacak bir oyuncu olmak mı yoksa seni tatmin olmuş hissettirecek noktaya ulaşmak mı?
Popülerlik hiçbir zaman hedefim olmadı. Midem müsaade etmez bu kaygıya. Öyle olsa durumlar çok farklı olurdu zaten. Eğer ölüp gittiğimde hatırlanacak bir şeyler yapmayı başarırsam, oyunculuk geçmişimle ilgili olur mu bu bilmiyorum. Ama umarım oyunculukta da ruhumu tatmin edecek işler başarırım.
Peki hayatından oyunculuğu alsak ne yaparsın?
Zaten bir proje bittiği gibi hayatından alınıyor oyunculuk. Bu yüzden hali hazırda yapmakta olduğum şeyler var çok şükür. Distopik bir masal hazırlıyoruz şimdi. Ben yazıyorum, Gürkan Özer illüstrasyonlarını hazırlıyor. İkinci üniversitemi okuyorum. Sosyoloji bölümü. O yanda akademik bir yolculuk var. Bununla ilişik hazırlığını yaptığımız bir belgeselimiz var. Monachopsis Project’de üretimler devam ediyor. Ayrıca dans ediyorum ve hatta çoğu zaman geçimimi dansla sağlıyorum diyebilirim.
Kendinle en çok hangi konuda gurur duyuyorsun? Kendinle çatıştığın, çelişkiye düştüğün durumlar oluyor mu?
Hayat enerjim beni rahatlatıyor mesela. Çok zor durumlarda bile rasyonel kararlar alıp toparlanabilmek ve tarmvalardan beslenme olayına çok girmemek kendimle ilgili sevdiğim bir şey. Ama fıtratım gereği bu böyle, didinip başardığım bir şey değil. O yüzden organik ilerliyor.
Tabii ki çatıştığım durumlar oluyor. En basiti çalışırken ciddi olmalıyım falan diye dolaşıyorum ama normalde çok az şeyi ciddiye alabiliyorum. Normal konuşmalarda bile kafamın içi sürekli şaka yapıyor ve genelde soğuk şakalar. Arkadaşlarım bazen zorlanabiliyor bu durumdan ötürü.
30’lu yaşlarının başlarındasın, her şey umduğun gibi mi geçiyor? Kendinde bir 10 yıl öncesi ile şimdi arasında ne gibi farklar hissediyorsun?
30’un sorgulama dönemi 28 yaşımda başladı ve verimli bir bunalım döneminden sonra huzurla giriş yaptım 30’lara. On yıl öncesine kıyasla hayatı daha gerçek bir idrakla yaşamaya yeni başlıyorum bence. Ama o zamanlarda yazdığım şeyler daha yaratıcıymış. Yine de çok keyif alacağım şeylerin hayatıma gireceği bir süreç beklentisi içerisindeyim. Yanılıyorsam diye yine de çok yükselmiyorum.
Hayatta direnç gösteremediğin, hemen yelkenleri suya indirdiğin bir şeyler var mı?
Erdemli bir şeyler söyleyebilseydim burada keşke ama ne yazık ki güzel bir tatlıya direnç gösteremiyorum asla.
Kendini hangi konularda iyi ve farklı buluyorsun? Yıllar içinde hayatını şekillendiren dönüm noktaları var mı?
Bu konuda ben çok bir şey diyemem sanırım. Arkadaş seçimim konusunda iyiyim ama mesela. Samimi, akıllı, sorgulayan, deneyen, yapıcı, en önemlisi komik insanlarla çevrili etrafım. Hepsine hayranım, hepsinden başka bir şey öğreniyorum. Arkadaş seçimim konusunda gurur duyabilirim kendimle. Menajerim Nalan Yıldırım’ın hayatıma girmesi çok güzel bir dönüm noktasıydı. Ajans ve menajer konusunda yaşanan sıkıntıları daha öğrenciyken ve acemiyken bile yaşamadım onun sayesinde. Bir de bazı kayıplar hayatı algılayış adına dönüm noktaları yarattılar. Ölüm, hastalık vb. Beni daha vefalı ve dikkatli olmaya yönlendirdi.
Peki şu sıralar okuduğun, gördüğün, tecrübe ettiğin ve seni etkileyen ne var?
Sosyoloji kitaplarından arta kalan zamanda Distopya okuyorum genelde. En son H.G. Wells’in Efendi Uyanıyor kitabını okudum. Hikâye anlatımını beğenmedim ama kapitalizmin varacağı noktalarla ilgili öngörülerini okumak ilginçti. Mubi’yi takip ediyorum. En son ’93 Yazı filminin anlatımı, sadeliği ve yönetmenin çocuk oyuncularla performansından çok keyif aldım.
Gündeminde ne var bu aralar? Nelerle meşgulsün, en çok kafanı neler meşgul ediyor?
Derslerim, okumam gerekenler, masalımızın yazım süreci, karantina sonrasına kalan projeler için fikir üretimleri, kısa filmimiz Mandalina’nın hangi festivallere gönderileceği, arada filmler, balkonda pineklemeler vb. Bir de bu süreçte çizim yapmaya geri döndüm. Görsel sunum çok önemli benim için ve çizerleri takip etmekten çok keyif alıyorum. Ara verdikten sonra tekrar kendini ifade etmenin bu türlüsüne düşmek ilginç oluyor.
Kendine vakit ayırdığında neler yapmaktan hoşlanıyorsun? Ruhunu en çok nasıl beslemeyi seviyorsun?
Doğa yürüyüşlerini seviyorum. Çevreyi inceleyerek saatlerce yürüyebilirim. Ankara’yı çok özlüyorum. Dağların içinde, uzun ağaçlı, sık ormanlı, çok renkli bir coğrafyada göl kenarında büyüdüm. Şimdi arabada yavaşça ilerlerken bozkırın renklerini izlemek benim için yeni ve doyamadığım bir şey. Bir de fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Gözlem ve algının gelişmesi adına güzel bir pratik oluyor.
Güzellik kavramı senin için neler ifade ediyor, güzel kadın olmanın kriterleri neler senin için?
Çok detaycıyımdır. Fiziksel bir güzellikse mevzu detaya takılabilirim. Kadında zeki bakışlar, güçlü bir fizik çok hoş görünür bana. Çıtı pıtı, bebek yüzlü olması güzel demem için yeterli değil. Ama durup herkesi böyle eleştiriyor değilim tabii. Dış güzellik mevzu bahisse diyeceklerim bunlar. Benim estetik algım zekâ ve güç belirtilerine yönelik sanırım. İnce bacak, zayıf kol beğenmem. Kadına, abartı olmadan biraz da olsa kas yakıştırıyorum.
Hayatın kadınsı alanlarıyla; güzellikle, modayla ne kadar ilgilisin?
Benim için yüksek bel pantolon ve düz bir bluz ya da gömlek yeterlidir. Çok modaya uygun hareket eden insanlar inandırıcı gelmiyor bana. Herkes mutlu olduğu gibi giyinir tabii, diyecek bir şeyim yok ama benim dünyamda bu tarz bir takip yorucu ve hem maddi hem manevi anlamda kayıp. Sade ve özgün insanın modası olmaz bence. Hep özgün hep samimidir, her yerde fark edilir, beğenilir. Böyle kadınlara bayılıyorum. Cildime özenirim biraz. Beslenmeme dikkat ederim, egzersiz yaparım ama gerektiğinden fazla vakit ayırmam. Düzenli yapınca faydası görülüyor zaten.
Peki aşkla aran nasıl? Hangi aşamadan sonra “o” kişi senin için özel biri oluyor?
Zeki ve yetenekli olması benim için kilit noktalar. Sorgulayan, korkmayan, eğilip bükülmeyen, sağlam bir insan olsun isterim. Bir de kibar ve saygılıysa, günümüzün bütün sakilliğine rağmen edebi adabı biliyorsa ne güzel. Ama en çok komik insana bayılırım. Rahatça gülsün, güldürsün, kasılmasın. Böyle bir insan cevher kıvamında bence, sevgilim olmasa bile hasbihalimiz, dostluğumuz olsun isterim.
Hayatında seni neler beklediğine dair bir tahminin var mı ve tabii ki iş anlamında sırada ne var?
Bu sektörde asla tahmin edemiyorsun. Belirsizlik hali çoğu zaman zor ama aynı zamanda hayatının sürekli sürprizlerle inşa edilmesi gibi bir durum. Her an yeni bir heyecan girebilir hayatıma. Biz görüşmeler yapıyoruz, en keyiflisi hangisi olacaksa onun önü açılır umarım.