Röportaj: Seray Yazıcıoğlu Ezmiş – Ayşe Çağla Küçük
Fotoğraf: Ünal Turhan
Styling: Ali Arısoy
Styling Asistanı: Sıla Demir
Saç: Remzi Ateş
Makyaj: Mustafa Işık
Fotoğraf Asistanları: Murat Kavuran /Kübra Ekmekçi
Prodüksiyon: Dcm Production
Mekan: Netaş Film Platosu
Eylül ayı; okula, şehre, eve ve moda dünyasının en gözde sezon trendlerine dönüş demek. Biz de Eylül ayını Çukur dizisinde severek ve ilgiyle takip ettiğimiz, başarılı oyuncu Damla Sönmez ile karşılıyoruz. Sonbahar trendlerinin ön planda olduğu çekimizde, Damla’da oldukça güçlü, şık ve dikkat çekici bir tavır sergiledi.
Geçen sezon yüksek izlenme kitlelerine ulaşan Çukur dizisine dahil oldun, neydi seni bu diziye çeken?
Diziye girmeden önce sadece ilk bölümünü izlemiştim. Anlaştıktan sonra eski bölümlerine baktım ve çalışmaya başladıktan sonra da hikayesini çok sevmeye başladım. Gökhan Horzum ve Damla Serim müthiş bir iş çıkarıyorlar. Bir yandan da muhteşem bir ekip. Kamera arkası şahane, uzun yıllardır birlikte çalışıyorlar ve tek bir organizma olmuş durumdalar. Oyuncuların hepsini çok seviyorum. Zaten çoğu ya daha önce bir oyunda, filmde vs karşılıklı çalışma şansımın olduğu ya da okuldan tanıştığım oyuncular. Ve hepsini ayrı ayrı çok beğeniyorum. Bu sene son sezon olduğu için bir burukluk var içimde
Tabiri caizse Sibel filmiyle uluslararası tüm ödülleri topladın. Öncelikle çok tebrik ediyorum, daha nicelerini görmen dileğiyle… Ne hissediyorsun bunu düşündükçe? Seni geleceğe, oyunculuk kariyerine dair nasıl etkiliyor?
Çok teşekkür ederim. Ödüller çok gurur veren hediyeler. Bir işi ödül almak için yapmıyorsunuz ama tabi ki her meslekte olduğu gibi yaptığınız işin takdir görüyor olması güzel bir motivasyon. Bir yandan da Sibel’in hikayesinin insanları etkilediğini gösteriyor ki esas meselesi hikaye anlatmak, duygudaşlık kurdurmak isteyen bir meslek alanında bu en güzel hediye.
Sibel filminin bu kadar ödül almasındaki başarıyı neye bağlıyorsun?
Hikayesi, anlattığı, hepimizin içinden çıkmaya çalıştığı ortak sıkıştırılmışlık hissi, hayatın çeşitli alanlarında yaşadığımız, bazen kendi kendimize yaptığımız, bazen dışarıdan bize hissettirilen ötekileştirme. Farklı olana merak yerine korkuyla bakılan bir çağda yaşıyoruz. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada baskılananların, ötekileştirilenlerin, damgalananların sayısı gittikçe artıyor. Sibel kendi bağımsızlığını, gücünü kendi içinde bulan bu yönüyle bir çok insana ilham verebilen bir karakter. Sıkışmışlığa gelince; Nerede yaşadığınızın, kültürünüzün ne olduğunun hiç önemi yok. Bu sıkışmışlık bir arada yaşamak zorunda olan toplumların sürekli yaşadığı bir durum. Düzeni sağlamak için konulmuş kurallar, ilk belirlendiğinde amacını kaybedip, amacın kendisine dönüştüğünde insanın elini kolunu bağlayan bir hale gelebiliyor. İnsanlar kendi olmayı bırakıp, unutup, belirli bir sosyal kesim tarafından kabul edilmeye yönelik davranmaya başlıyorlar. Kendiliklerini, bireyselliklerini yavaş yavaş kaybedip etraflarındaki insanlara da bu sıkışmışlığı dikte etmeye başlıyorlar. Karşındakine zarar vermediğin sürece, bireyselliğin bir madalya gibi taşınması gerektiğini düşünüyorum. Aynı değiliz, aynı olmak tek renk olmak sıkıcı bir şey zaten. İlerleme, en optimum düzeyde eldeki kaynakların doğru değerlendirilmesiyle olur. Burada söz konusu olan kaynakların zenginliği çeşitlilik, bireyselliktir. Sibel bu bireyselliğinin bir güç olduğunu farkediyor hikayesinin içinde. Hepimizin bu gücü farketmeye ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç da filmin farklı farklı ülkelerde, kesimlerde, kültürlerde anlaşılmasına ve sevilmesine sebep oldu diye düşünüyorum.
Tiyatro, sinema filmi ve televizyon; üçünün de senin için en güzel yanları neler?
Hepsi birbirinden çok farklı. Hepsini çok severek yapıyorum. Tiyatrodaki tecrübe prova zamanında geliştirdiğiniz sonra seyircinin enerjisinin de işin içine katılıp her oyun akşamı size aynı ama farklı anlar yaşatan bir yolculuk. Anda kalmakla ilgili muhteşem bir tecrübe. Dizi, süreleri yüzünden çok daha hızlı bir şekilde üretmek zorunda olduğunuz bir alan ama o da bir çeşit pratiklik kazandırıyor size. Hikayenin başını sonunu tam olarak baştan bilmediğiniz için karakteri bir derece daha eğilip bükülebilir kuruyorsunuz. Sinema’da ise başı sonu belli bir hikayenin içinde çok daha ince eleyip sık dokuyarak bir karakter oluşturabiliyorsunuz. Önünüze verilen oyuncakla oynayabilmeniz, çıkardığınız işe daha çok özenebilmeniz için daha geniş bir alan ve zaman oluyor önünüzde.
Son zamanlarda daha doğrusu pandemi’den önce tiyatro izleyicisinde gözle görülür bir artış vardı. Bunu neye bağlıyorsun?
Tiyatro seyircisinin artmasının birçok nedeni var. Bunlardan bir kısmının pozitif bir kısmının da negatif olduğunu düşünüyorum. Genel olarak Türkiye tiyatrosunda bir hareketlilik var. Çok sayıda topluluk çok farklı alanlarda üretim yapıyor ve bu da seçim şansımızı arttırıyor. Tanınmış oyuncuların daha fazla oyun yapması da bir başka neden tabii. Ancak bana göre en büyük neden sosyal medya kullanımı. İnsanların sanatla ilişik olduğunu duyurma yarışı bir anlamda tiyatroya yaradı. Bir oyun hakkında benimde sözüm olsun, fotoğrafım-tweetim olsun derken bu bir sirkülasyona dönüştü. Bu bakış açısını negatif olarak değerlendirsem de sonunda daha fazla kişinin tiyatroyla ilişki kurmasını sağladığı için saygı duyuyorum.
Dünya tiyatrosundan veya müzikallerden en çok sevdiklerin hangileri? Ve bunların içinde en çok hangisinde rol almak isterdin? Ya da birlikte oynamayı hayal ettiğin bir idolün var mı?
Müzikaller çok keyifli. Keşke Türkiye’de de daha çok prodüksiyon yapılsa. Londra’da izlediğim müzikallerden Operadaki Hayalet’i, Rent’i ve Hair’i çok sevmiştim. New York’ta Next to Normal ı izlediğimde büyülenmiştim.
Oyunculuk insanı hem fiziken hem de psikolojik olarak yoran bir meslek aslında. Peki sen oyunculuk haricinde kendini deşarj etmek için neler yapıyorsun? Hobilerin neler?
Hangi mesleği yaparsak yapalım modern çağ, şehir hayatı, her şeyin çok hızlı akıyor olması hepimiz için büyük stres sebepleri… Uzun yürüyüşlere çıkıyorum, meditasyon ve yoga yapıyorum, seramiğe gidiyorum. Eskiden çok da dikkat etmezdim ama hem fiziksel hem ruh sağlığım için beslenmeme dikkat etmeye çalışıyorum.
Malum çağımız dijital, ülkemizde de bu mecralar ve projeler hızla artmaya başladı. Son zamanlarda çok popüler olan dijital platformda yayınlanan diziler hakkında ne düşünüyorsun? Böyle bir dijital projede yer almak ister misin?
Süreleri çok daha kısa, makul uzunlukta olduğu için çok daha özenilmiş ve kaliteli işler çıkabiliyor. Senaryosuna, hikayesine göre tabi ki isterim.
Oyunculuk dışında başka bir meslek dalıyla ilgileniyor musun? Ya da başka bir mesleğin eğitimini alacak olsan bu hangi meslek grubundan olurdu?
Psikoloji yayınları okumayı çok seviyorum. Bizim işimizle de çok yakından ilgili. Psikoloji öğrendikçe, canlandırdığım karakterlere daha katmanlı, daha başka açılardan bakabilmeye de başladım. Bir de bu sene ikinci üniversite olarak Sosyoloji bölümüne kayıt yaptırmayı düşünüyorum.
Oyunculuğun seni özel hayatında hangi alanlarda beslediğini düşünüyorsun? Oyunculuk mesleğinde kadın olmanın zorlukları var mı? Sen yaşadın mı?
Bir karakteri canlandırırken gözlemlerinizden de yararlanıyorsunuz kendi tecrübelerinizden de. Bir yandan da size hiç yakın gelmeyebilecek bir karakteri çalışırken yeni bir insan tanıyorsunuz aslında. İster istemez daha açık fikirli olmak durumundasınız, bu açıdan geliştiren bir yönü olabileceğini düşünüyorum. Canlandırdığınız karakteri sizin anlamanız lazım ki anlatabilin.
Sektörde tabuları olan, farklı rollere girmek istemeyen oyuncular var. Sence bir oyuncu tabularını yıkmalı mı yoksa korumalı mı?
Her oyuncunun kendi tercihidir.
Pandemi sebebiyle hepimiz evlerimizde karantinadaydık. Hepimiz için aslında bir dur, düşün, sakin karar ver demekti sanki bu zamanlar. Sen karantina döneminde neler hissettin? Herhangi bir konuda düşünceni değiştiren şeyler oldu mu?
Aslında herşeyin kontrolümüzde olduğunu düşünürken, nasıl da hayatın kendiliğinden akıp gittiğini -ya da akıp gidemediğini- gösterdi bana karantina. Çok uzun süre evin içinde, o sırada bulunmam gereken bir yer, yapmam gereken bir iş olmadan nasıl duracağımı bilemedim. Sonra yavaş yavaş rutinler oluşturmaya başladım kendime. Ekstra bir öz disiplin gerektiriyor kendi rutinlerinizi oluşturmak. Bir de tabi ki sağlıkla ilgili böyle bir tehditle karşılaşınca insan kendine, bağışıklık sistemine daha çok özen göstermeye karar veriyor. O dönem aldığım sağlıklı kararları sürdürmeye çalışıyorum.
Özel hayatında “kendim için yaptığım en iyi şey” dediğin ne/neler var?
Lazer göz ameliyatı olmak galiba. Daha yeni yeni görece daha erken uyuyup, erken uyanmaya başladım. Sabah erken saatlerde kalktığınızda gün uzuyor, normalde sığdıramayacağınız şeyler sığdırıyorsunuz gününüze. Ve insan çok daha hızlı ayılıyor.
Günümüz şartlarında estetik müdahaleler artsa da doğal güzellik yükselişte. Sence doğallık ve güzellik arasında nasıl bir bağlantı var? Dünyada değişen güzellik algısı hakkında ne düşünüyorsun?
Yıllardır hepimizin beynine işlenen bir güzellik algısı var. Bu genç kızların güvenini yerle bir ediyor, kendilerini hangi boyda kiloda olurlarsa, nasıl bir fiziğe sahip olurlarsa olsunlar eksik hissediyorlar. Psikolojik olarak çok ağır bir yük bu. Bir de tabi yaş almaya karşı gelmeye çalışıyoruz. Bunun değişmesi gerekiyor ki artık önde gelen markalar da bu değişimi desteklemeye başladı. Güzellik belli kalıplara sokulmamalı. Her renk, her vücut biçiminin sağlıklı olduğu sürece kendine göre güzelliği var. Sağlığın daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Göz önünde bir insan olarak yaş almakla ilgili endişelere sahip misin? Mesela cildin için neler yapıyorsun, belli aralıklarla uyguladığın olmazsa olmazların var mı?
Düzenli olarak yüz ve göz kremlerimi kullanıyorum. Makyajımı temizlemeden uyumamaya özen gösteriyorum. Set olmadığı günlerde genelde makyaj yapmaktan kaçınıyorum. Bir de bu aralar sabahları kahvaltı için avokado soyduğumda kabuklarıyla cildime masaj yapmaya başladım. Ben biraz bu bakımlara geç başladım. Çok takıntılı değilim ama 1 ya da 2 ayda bir cilt bakımı yaptırıyorum.
Peki; spor ve sağlıklı beslenme gündelik alışkanlıklarında ne kadar yer kaplıyor? Stresli sayılabilecek pandemi günlerinde spor aktivitelerine ağırlık verip, beslenmene dikkat edebiliyor musun? Yoksa küçük kaçamaklar oluyor mu?
Spor strese çok iyi gelen bir şey. Pandemi öncesi dönemden daha çok dikkat etmeye çalışıyorum. Sahilde uzun sabah yürüyüşleri yapmaya başladım. Online yoga dersleri takip ediyorum. Aslında yoganın salonlardan evde yapılabilecek bir şeye dönüşmesi çok iyi oldu benim için. Eskisine göre beslenmeme daha çok dikkat ediyorum. Mutlaka kahvaltı yapmaya çalışıyorum. Eskiden de akşam geç yemek yemezdim zaten. Gece boyunca vücut sindirimle uğraşmayıp gerçekten dinlenebildiği için sabahları daha dinç uyanmama yardımcı oluyor.
Modanın kadınlara sanki uyulması ve takip edilmesi gereken bir genel kültür hadisesiymiş gibi davranılmasına karşı sen modanın neresinde durmayı tercih ediyorsun? Stil ve güzellik söz konusu olduğunda asla yapmayacağın şeyler var mı?
Asla yapmam dediğim şeyleri yapmışlığım, asla giymem dediğim şeyleri giymişliğim olmuştur. Bir şey moda olunca hemen üzerine atlamıyorum ama gözüm alıştıktan sonra normal gelmeye başlıyor. Benim için her zaman rahatlık daha ön planda. İçinde rahat hissetmediğim şey ne kadar güzel olursa olsun beni mutlu etmiyor.