Genel Ünlüler

Sinem Ünsal – Asil Sonbahar

4.3
(25)

Röportaj: Ayşe Çağla Küçük – Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Serhat Hayri
Styling: Ali Arısoy
Makyaj: Hamiyet Akpınar
Saç: Mehmet Bayrakdar
Fotoğraf Asistanı: Uğur Sarıduran

Siyahın gizemi, asiliği ve asilliği bu sezon da dikkatleri üzerine çekiyor. 80’ler etkisinde ışıltılı, ihtişamlı ve asi görünüm; son dönemde adını Mucize Doktor dizisiyle sıkça duyduğumuz Sinem Ünsal zarafeti ile buluşuyor.

Azeri kökenli bir baba ve Çerkes kökenli bir anne… Farklı kültürlerde olan ebeveynlerin olduğu bir ailede büyümek sana neler kazandırdı? Hangi kökeni kendine daha yakın hissediyorsun?

Bizim çekirdek ailemiz içinde kökenleri pek hissetmiyorduk açıkçası. Anneannemin, babaannemin evine gittiğimizde hissediyorduk tabii. Bazı yöresel yemekleri orada görüyorduk, bir de bizden yani torunlardan gizli saklı konuşulacak şeylerde hemen kanal değiştiriyorlardı…:). Hiç bilmediğim bir dili anlama gayretini kazandırdı sanırım bu da. Ama dediğim gibi sadece ziyaretlerde kökenlere tanık olduğumdan bir yakınlık ya da uzaklık gelişmedi bende.

Farklı kültürlere sahip ailede büyüyen çocukların girdikleri her ortama çok rahat adapte olabildiklerini ve daha özgüvenli oldukları söyleniyor. Sen de böyle mi düşünüyorsun? Yeni girdiğin bir ortamda kendini biraz geri çekip olan biteni ya da insanları gözlemler misin yoksa ortama ayak uydurur musun?

Aaaa bunu ilk defa duyuyorum. Nasıl bir çıkış noktasıyla bu sonuca varıldı bilmiyorum ama benim için pek geçerli değil sanırım. Ben yeni girdiğim ortamlarda genellikle soğuk bulunurum. 🙂 Sessizce gözlemlemeye başlıyorum, sıfır krediyle tanışıyorum yeni tanıştığım insanlarla. Zamanla, tanıdıkça kredim artıp mesafem değişiyor ya da malum mesafem yerinde duruyor.

Seni hiç tanımayan birine kendini nasıl anlatırsın? Sinem’i en iyi tanımlayan kelimeler hangileri?

Kendim için çok keskin tanımlamalar yapabilir miyim bilmiyorum. Ortama ya da kişilere göre persona geliştiriyoruz. Ancak çok samimi olduğum birkaç arkadaşım ortak özellik sayabilirler benim için galiba. Beni tanımayanlara biraz zaman geçirmeyi önerebilirim. 🙂

Karşılaştırmalı Edebiyat mezunu olduğunu biliyoruz. Edebiyat aslında dizi/film/tiyatro sektörünün temel yapı taşı gibi. Değerlendirmen için gelen dizi/film senaryolarını okurken okuduğun bölümün etkilerini görüyor musun? Senaryolara hangi gözle bakıyorsun?

Offff hem de nasıl etkisi oluyor. Bizim bölümümüz birçok disiplini bir arada bulunduruyordu. İyi birer edebiyat eleştirisi, analizi yapabilmemiz için eğitim aldık. Bu da okuduğumuz herhangi bir yazılı metni en küçük parçalarına ayırarak görmemizi sağlıyor. Bir oyuncu olarak dramaturji ve karakteri anlama açılarından çok şanslı hissediyorum.

Sen neden kariyerine edebiyat alanında değil de oyunculukta devam etmek istedin? Oyunculukta ağır basan neydi senin için?

Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istedim. Edebiyat okumamın birçok nedeni vardı; yanlış yönlendirme, ergenlik eserekliliği vs. Ama üniversite yıllarımın her anında okulum bittiğinde oyuncu olmak için kendime yatırım yapacağımı, oyuncu olabilme yolunda hayatımı şekillendireceğimi biliyordum.

Bir kitap filme/diziye uyarlanacak olsa, bu kitap ve karakter seçimini sana bıraksalar hangi kitaptan hangi karakteri seçerdin ve neden?

İçimizdeki Şeytan – Sabahattin Ali kitabındaki Ömer olmayı çok isterdim. Evet, Ömer bir erkek ama öyle güzel işlenmiş bir karakter ki… Duygu durumu değişiklikleri, zaafları, insan olmasının her türlü getirileri ve götürülerinin anlatımı bir oyuncu olarak içimi kıpır kıpır yapan bir rol dedirtiyor.

Mucize Doktor Türkiye’ye uyarlanan bir Kore dizisi aslında.Türkiye’deki diğer uyarlama dizilere nasıl bakıyorsun? Mucize doktor dizisinin tüm Türkiye’yi ekran başına kilitlemesini neye bağlıyorsun? Bu çok büyük bir başarı.

Dizi, sinema , kitap… Her ne olursa olsun uyarlama işler hep dikkatimi çekiyor, merak uyandırıyor bende. Çünkü genellikle kolay bir şey gibi algılansa da çok zor bir iş uyarlama yapmak. İyi bir sonuç elde etmek için hedef kitleye, toplumsal yapıya fazlaca hakimiyet gerektiriyor. Bizim dizimiz güzel bir uyarlama örneği. Tam da saydığım noktaları öyle güzel tespit etmişler ki mesaj alıcıya engelsiz ulaşıyor.

Her iş, her dönem insanı farklı etkiler. Mucize Doktor ile birlikte hayatında farklı sayfalar açıldı mı? Mesela; set hayatına, iş arkadaşlığına, oyunculuğa, belki de hayata dair yeni farkındalıklar kazandın mı?

Mucize Doktor içinde bulunan ya da izleyerek işimize ortak olan herkeste bir şeyleri değiştirdi. Farkındalık, empati, hayatın gerçekleri… Bir de elbette kariyerim açısından benim için çok çok önemli bir yere sahip. Doya doya, seve seve karakterimin tadını çıkarabiliyorum. Ayrıca mükemmel bi ekibin içindeyim.

Bu rolü kabul etmendeki en önemli etken neydi? Nazlı karakterine hazırlanırken uyguladığın farklı metotlar oldu mu?

Mucize Doktor senaryosunu okuyup, yaratıcılarıyla konuştuktan sonra içinde bulunmayı istememek mümkün değildi bence. Her şey incelikle düşünülmüş, planlanmış, inanılmıştı. Nazlı derinlikle yazılmış bir karakterdi ve onu canlandıracak kişi olmak mesleki açıdan benim için iyi olacaktı. Düşündüğüm tek şey izleyen kimseyi incitmeden icra etmekti. Oldukça hassas bir konuyu işliyoruz ve gerçek Alı Vefa’lı aileleri her zaman aklımızın bir kenarında tutuyoruz.

Dünya tiyatrosundan veya müzikallerden en çok sevdiklerin hangileri? Ve bunların içinde en çok hangisinde rol almak isterdin?

The Cats ve Moulin Rouge, iki müzikali de çok çok seviyorum. Moulin Rouge’da sahnede olmayı hep hayal etmişimdir.

Her oyuncunun birlikte oynamak istediği bir oyuncu ve canlandırmak istediği bir karakter vardır. Sen kiminle oynamak ve nasıl bir karakteri canlandırmak istersin?

Benim için önemli olan iyi yazılmış bir karakter olması. Özelliklerinin, hikayedeki konumunun vs hiçbir önemi yok. Yeter ki kolayca bağ kurabileceğim, anlayabileceğim malzemeler bana verilsin benden mutlusu olmaz sanırım. Karşımdaki oyuncunun ismi de beni çok ilgilendirmiyor aslında. Disiplinle, özveriyle ve karşılıklı alışverişe açık bi şekilde oyun içinde olan herkesle oynamayı çok isterim.

İlk oyunculuk deneyimini hatırlıyor musun? Bize o an hissettiklerini anlatabilir misin?

Profesyonel olarak ilk oyunculuk deneyimim 4 yıl önceki ilk TV dizimdeydi. Setteki ilk günümü hiç unutamayacağım galiba, hayatımda ilk defa kamera görmüştüm ve o gün sanki aylarca yaşlanmışım gibi hissetmiştim. 🙂

Oyunculuğa dair en büyük hayalin ne?

İçimdeki bu oynama heyecanımı yitirmemek. En büyük motivasyonum oyun içinde olmaya duyduğum tutku. O tutkuyu taze tutabileceğim sürece mesleki hedeflerim de birer birer gelecektir umudundayım.

Oynarken bir başkası oluyorsun, sonra Sinem’e geri dönüyorsun. Bocaladığın anlar oluyor mu? Duygusal veya fiziksel olarak zorlu sahneleri oynamak için dayanıklılığı nerede buluyorsun?

Hayır öyle bir şey olmuyor. Nasıl olabildiğini de anlamıyorum ben açıkçası. Bu bir meslek, mesleğimizi yapıyoruz ve hayatımıza dönüyoruz. Elbette fazlaca maruz kaldığımız şeylerden etkileniyoruz insan olarak. Fiziksel olarak kalıntıları olabilir tabii büyük bir değişim içerisindeysek. Ama duygusal olarak kendimizi seyreltiyoruz. En azından ben bunu yapmaya çalışıyorum.

Tiyatro, sinema filmi ve televizyon; üçünün de senin için en güzel yanları neler?

Sinema deneyimim olmadı onun için bir şey söyleyemem ama tiyatro ve dizi bambaşka hazlar getiriyor insana. Sahnede anlık reaksiyonla var olmak ya da insanları ekrandan sizinle empati yaptığını, sizi sevdiğini deneyimlemek birbirinden çok farklı ama bir o kadar da benzer hazlar benim için.

2019’da Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde Yılın En Başarılı Genç kuşak Sanatçısı ödülünü, bu sene ise Eğitim Bilimleri Ödülleri’nde Yılın En İyi Kadın Oyuncusu ödüllerini aldın. Öncelikle daha nice ödüller kazanman dileğiyle… Emeğinin karşılığını bu denli güzel almak seni nasıl etkiliyor?

Teşekkür ederim. 🙂 Bu tarz ödüller, yaptığınız şeyin görünür olduğunu bilmek, çabanızın, işinize gösterdiğiniz özenin, emeğin karşı taraftan algılandığını bilmek gibi geliyor bana. Bu da mesleki motivasyonumu arttırıyor elbette.

Çok yoğun saatler çalışıyorsunuz maalesef, eminiz ki çok yorucu oluyordur. Eve geldiğinde kendini dinlemek, yorgunluğunu atmak için neler yapıyorsun? 

Maalesef mesleğimizin en büyük dezavantajlarından biri bu. TV dizilerinin her bir bölümü ülkemizde bir sinema filmi uzunluğunda yayınlanıyor. Her hafta neredeyse bir sinema filmi eforuyla çalışmak hepimizi yoruyor haliyle. Çoğu zaman sadece uyumak, bir gün sonrasının sahnelerine çalışmak dışında vaktim kalmıyor maalesef. Bulduğum her boşlukta uzanıp, sessiz kalıp dinlenmeyi tercih ediyorum.

Hepimizin çoğu konuda düşüncelerini değiştiren, bize “dur, düşün, yavaşla ve bazı şeylerden ders çıkar” dedirten bir karantina dönemindeydik. Neler yaptın karantinada? Karantinada olmak sana ne hissettirdi?

Karantinanın ilk günleri herkes gibi durumu anlamaya çalışmakla geçti. Çok yabancı olduğumuz bir süreçte doğal olarak rehbersiz kaldık. Ne zaman biteceğini, ne şekilde biteceğini bilmediğimiz günler kaygıyı beraberinde getirdi. Ben öyle içime döndüm, ruhumu geliştirdim falan diyemeyeceğim. Eve kapanma lüksü olamayan binlerce insan varken ancak sabırlı ve umutlu olmayı başarmaya çalıştım.

Geleceğe dair ne hissediyorsun? Gelecek seni korkutuyor mu?

Yaşadığımız gezegenin geleceği beni ürkütüyor. Zamanla doğru orantılı olarak vahşileşiyor insanlık. Bu beni elbette çok korkutuyor.

Ünlü olmak herkese çok cazip gelse de aslında çok zor bir durum. Ünlü olduğun için kendini frenlemek zorunda kaldığın durumlar oluyor mu? Günümüzde ünlü olmanın nasıl bir his olduğunu düşünüyorsun? Eğer ünlü olmasaydın bu bakış açısına asla kavuşamazdım dediğin farkındalıklar var mı?

Ünlü olmak işimizin bir parçası. Bu meseleye böyle baktığınızda zorluklarını göğüsleyebiliyorsunuz. Ben çok sosyal biri değilim ve tanımadığım kimseler tarafından ilgi görmek, iletişime geçmek zorunda kalmak ne kadar mutlu ediyorsa o kadar içime kapanmama sebep oluyor. Sanırım zamanla alışacağım. 🙂

Sosyal medyanı çok aktif kullanıyorsun. Sosyal medyanın bu kadar hayatımızın merkezinde olmasını nasıl değerlendiriyorsun?

Aaaa bence ortalamanın altında bir aktifliğim var. Sosyal medya hayatımızda değil direkt hayatımız oldu. Olumlu olumsuz birçok getirisi de oldu. Bu kadar gerçeklikten kopulması beni endişelendiriyor. Kalıp yargılar, ön yargılar, şablon kişilikler… Sosyal medyanın bu kadar “mühim” olduğu bir döneme doğan neslin yetiştireceği nesli çok merak ediyorum.

Oldukça fazla genç takipçin var, onlara rol model olmak gibi bir isteğin ya da kaygın var mı?

Olumlu getirilerinden biri de bu. Bizi seven merak eden iyi niyetli birçok genç arkadaşımızla kolayca hasret giderebiliyoruz. Kimse için rol model olma isteği ya da kaygısı gütmüyorum açıkçası. Ben bu hayatta üstüne düşen görevleri layıkıyla yerine getirme çabasındayım. Bu yolda birilerine ilham olabiliyorsam beni sadece mutlu eder.

Günümüz şartlarında estetik müdahaleler artsa da doğal güzellik yükselişte. Sence doğallık ve güzellik arasında nasıl bir bağlantı var? Estetik müdahalelere sıcak bakıyor musun? Yoksa tamamen doğal olmaktan mı yanasın?

Bu konuda klişe şeyler söylemek istemiyorum ama herkesin aynı ya da çok benzer uzuvlara sahip olma çabasını ben anlayamıyorum. “Burnum, gözüm, kaşım her neyse bu işte, ben de buyum!” Diyorum kendime. Aksini düşünenlere karşı değilim, çok büyük laflar etmek istemiyorum. Nasıl bir motivasyon ya da huzursuzlukla estetik operasyonlara başvurulduğunu bilmiyorum çünkü. Ama insanın kendiyle barışık olması, kendini sevmesi kendine verebileceği en büyük hediye.

Sette sohbet ederken beslenmene oldukça dikkat ettiğini söyledin. Hatta bazen beslenme tarzına uygun bir şeyler bulamadığında yememeyi tercih ettiğinden bahsettin. Sanırım uzun bir süredir yaşam tarzın bu şekilde. Bu durum senin için zorlayıcı olmuyor mu?

Evet sağlığıma önem veriyorum. Yorucu ve kirli bir şehir hayatı sürüyoruz. Ritmine ayak uydurmak için dinç ve sağlıklı kalmalıyız. Beslenme düzenime uygun şeyler olmadığında öğün atladığım oluyor ama mutlaka telafi ediyorum. Bu şekilde beslenmenin vücuduma yaptığı olumlu değişimler her şeye değer.

Özellikle son zamanlarda hepimizi oldukça üzen kadına şiddet olayları konusunda sen neler hissediyorsun? Neler yapmalıyız bu konuda?

Utanıyorum. İnsanlığımdan utanıyorum. Bunun tartışma konusu olmasından utanıyorum. Kadına şiddet asla kabul edilebilir, haklı gösterilebilir bir şey değil. Duyduğum haberlere şaşırmıyorum, bir de şaşırmıyor oluşumdan utanıyorum. Kanıksamayalım. Kabullenmeyelim. Kadınlar her dönem, her koşulda mağdur olmuştur. Kendimizin kıymetini bilelim. Bedenimize, ruhumuza, kararlarımıza, tercihlerimize, isteklerimize kimsenin söz söyleme hakkı yok. Ne olur buna izin vermeyelim.

Kadınlara en çok hangi yönünle ilham olmak istersin?

Ben kendi huzuruma, mutluluğuma, hayattan ne istediğime çok önem veriyorum. Bu benim hayatım, iyi ya da kötü yaşadığım her şeyden ben sorumluyum. Mutlu olmak ya da zorlukları göğüslemek icin gereken güç kendimde var. Hepimizde var. Güçlü, özgür, birey olabilen kadınlar olması tek isteğim. İlham olabilirsem bir şekilde ne mutlu.

Ve son olarak geçmişten biriyle röportaj yapacak olsan bu kim olurdu ve hangi soruları sorardın?

Fyodor Dostoyevski’yle yapmak isterdim. Dramatik kurgusunu, karakter işleyişlerini, insan psikolojisine hakimiyetini nasıl bu kadar kusursuz yapabiliyor sormak isterdim.

Puan verin!

Average rating 4.3 / 5. Vote count: 25