Röportaj: Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Ali Selimoğlu
Styling: Yusuf Can Dirik
Makyaj: Gizem Ergin
Saç: Enver Nuhoğlu
Mekan: The Artisan İstanbul MGallery
Daha önce “Afili Aşk” ve şu sıralar ise “Akrep” dizisinde ekranlarda izlediğimiz, genç ve başarılı oyuncu Beril Pozam ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bize kendinden biraz bahsedebilir misin? Hikayen nasıl başlıyor?
Kendinden bahseder misin soruları beni hep geriyor. Ne söyleceğimi tam kestiremiyorum ama kısaca doğma büyüme İstanbullu olduğumu, İstanbul’da bir sene sosyoloji okuduktan sonra Ankara’ya, Bilkent Üniversite’sine tiyatro okumak için gittiğimi söyleyebilirim. Hikayem belki de herkesinki gibi başlıyor. Bir gün sahnedeydim, o ana kadar hissettiğim hiçbir duyguyla kıyaslanamayacak güzellikte bir şey hissettim ve kendi kendime ben kesinlike ömrümün sonuna kadar bu işi yapmak zorundayım dedim. Bu hissettiğim heyecandan, korkudan, sevgiden daha azı beni paklamayacaktı.
Oyunculuğunu geliştirmek adına uyguladığın yöntemler nelerdir?
Bunun bir süreç olduğunun ve gelişimin asla tükenmeyeceğinin farkındayım. Ben gündelik hayatında da aklıyla hareket alabilen bir insanım. Duygularımdan aldığım motivasyonla aklım işlemezse tıkanıp kalabiliyorum. Bu yüzden okumak, izlemek, tanık olmak aslında, fikrine, hissine güvendiğim insanlarla sohbetler etmek ama her zaman denemek, denemek ve denemek benim en büyük yöntemim. Gelişim denemekle başlar, ben de hep deniyorum.
Oyunculuk yapmaya başladığından beri en çok nelerin farkına vardın?
Kendimden daha çok, yaptığım işi ciddiye almam gerektiğinin farkına varıyorum. Ve en güzeli kendimi mümkün olduğunca toplumsal baskılardan, yıkıcı eleştirel seslerden sıyırıp kendime gülebilmeyi öğreniyorum.
Bir oyuncu için her yeni karakter yeni bir yolculuk demek. Oynadığın karakterlerin her biri eminiz ki sana bir şeyler katıyordur. Hayata başka bir karakterin açısından bakmak sana neler kazandırıyor?
Dertleşmek gibi geliyor bana. Açıkçası beni rahatlatıyor.
“Akrep” dizisinde “Ayşem” karakterini canlandırıyorsun. Birçok başarılı isimle birlikte çalışıyorsun. Nasıl gidiyor dizi?
Ben gerçekten kendimi çok şanslı ve minnettar hissediyorum. Dizimizde oynayan herkes çok iyi insanlar, onlarla oynamak, vakit geçirmek, sohbet etmek çok keyifli. Demet Akbağ gibi usta bir oyuncuyla birlikte oynayabilmek ve onu yakından tanıma fırsatını bulmak ve Evrim Alasya’nın şahane oyunculuğu, güzel enerjisi ve kalbiyle tanışmak büyük mutluluk benim için.
Peki “Ayşem” nasıl bir karakter, biraz anlatır mısın?
Ayşem aslında herhangi biriydi. Arkadaşlarıyla buluşan, okuluna, işine giden, herkes gibi ailesiyle hem kavga eden hem onları çok seven, aşık olan, ayrılan, acı çeken herhangi biriydi. Ayşem’i Ayşem yapacak şey bugüne kadar doğru bildiklerinin sağlamasını yapabilme şansıdır. Yıllar sonra karşılaştığı öz annesi Ferda ve anneannesi Perihan yüzünden bir anda bir fırtınanın içine girmiş, dengesi sarsılmış olsa da yaşadıkları sayesinde kendinden, dürüstlüğünden, adalete olan inancından vazgeçmemesi gerektiğini her defasında hatırlar.
Bir karaktere bürünmek, rol gereği bile olsa uzun set saatleri boyunca o karakter olmak psikolojik açıdan seni zorluyor mu?
Kendimi asla unutmuyorum ki zorlanayım. Kendimi de oynadığım rolü de hatırlıyorum ve bunun benim mesleğim olduğunu idrak ettiğim için hiçbir zorlanma hissetmiyorum.
Bir proje bittiğinde hayat verdiğin karakterle nasıl vedalaşıyorsun?
Karakterle vedalaşma gibi bir hissim yok ama o projede çalıştığım insanlara, anılarımla, güzel sohbetlere, birlikte içilen çaylara, o kadar sık görüşme duygusuna karşı içimde bir burukluk oluyor çünkü eskisi gibi olmayacak hiçbir şey. Ama yanıma kâr kalan çok güzel insanlar var. Yine birlikteyiz, yine gülüyoruz, çay içiyoruz sadece eski günlerimizi de yad edebiliyoruz çünkü birlikte kurduğumuz bir geçmişiz var artık ki bence bu vedalaşılacak bir şey değil aksine mutlu olunacak bir şey 🙂
Hayatında olmazsa olmaz dediğin şeyler neler?
Deniz, kedilerim ve müzik, aslında bu soruyu cevaplarken hepsine duyduğum sevgiyi hatırladım kısacası sevgi diyebiliriz bu yüzden 🙂
Kendini hangi konularda iyi ve farklı buluyorsun? Yıllar içinde hayatını şekillendiren dönüm noktaları var mı?
Olmaz mı! Hem de çokça var. Belki de gördüğüm ve anladığımdan daha çoktur, henüz fark etmemişimdir. Kendimi psikoloji konusunda iyi buluyorum, bu iyiliğin sağlamasını da çok meraklı olmamdan yapabiliyorum. İnsan psikolojisi beni büyülüyor, başlı başına sonsuz bir evren. Bu konuda yaptığım çözümleler ve bakış açımı farklı buluyorum.
Peki şu sıralar okuduğun, gördüğün, tecrübe ettiğin ve seni etkileyen ne var?
Bilim dünyası beni büyülüyor. Benim zaten sayısal zekam yoktur, o yüzden belki de herkesten daha çok etkileniyorum çünkü son bir yılda yaşadıklarımız ve bunun karşılığında bu kadar kısa bir sürede üretilen aşı gibi çözümler beni aşırı etkiliyor. İyi ki varlar!
Gündeminde ne var bu aralar? Nelerle meşgulsün, en çok kafanı neler meşgul ediyor?
Ertesi günün koşturmacasına girmeden önce dinlenmekle meşgul olmak istiyorum aslında. Bu yüzden izlemek için yeni bir diziye başlamak, müzik dinlemek kısacası zihnimi sakinleştirmek ve dinlendirmekle meşgulüm.
Kendine vakit ayırdığında neler yapmaktan hoşlanıyorsun? Ruhunu en çok nasıl beslemeyi seviyorsun?
Yeni ressamlar keşfetmek, bilmediğim daha önce görmediğim tablolarla, eserle karşılaşmak beni çok besliyor.
Ailenden öğrendiğin en önemli öğüt, hayat dersi ne?
Annem hep “insanların elleri birbirine değmeli” der. Herkes herkese bir şekilde yardımcı ve destek olmalı gerek maddi gerek manevi. Ben bu lafı hiç unutmuyorum.
Saç, vücut ve cilt bakımı için nasıl bakımlar yapıyorsun? Yaz-kış çantandan ayırmadığın kozmetikler var mı?
Benim bu konuda çok dilim yandı, o yüzden artık dikkat ediyorum. Gündelik hayatımda hiç makyaj yapmadığım için bütün cilt bakımı ritüellerini yeni yeni öğreniyorum diyebilirim. Benim cildimin en büyük problemi nem ve ben de nemini dengede tutacak ürünler kullanıyorum, bol bol su içiyorum. Yaz kış çantamdan dudak koruyucumu asla ayırmam çünkü dudaklarım çok hassas hemen çatlayabiliyor.
Giyim tarzını hangi kategoriye sokarsın? Stil sahibi olmak adına hangi parçaları ya da hangi renkleri asla kullanmazsınız?
Ben her zaman ve her yerde olabildiğine rahat olabileceğim kıyafetler giymeyi tercih ediyorum. Ve arada kalmış butiklerden orijinal parçalar almayı çok seviyorum. Bu rahatlık içinde şık olmaya çalışıyorum. File çoraptan hiç hoşlanmıyorum, eğer bir rol gerektirmezse asla kullanmam diye düşünüyorum ve bazı renklerin tonları ten rengime hiç yakışmıyor, ölü gibi görünüyorum, o renklerden kaçarım.
Bir ülke/şehir olsaydın hangisi olurdun? Neden?
Ben New York, Paris, Amsterdam gibi hem büyük hem de sanatın capcanlı olduğu, tartışmaların tükenmediği, üretimin hep devam ettiği ve hep yaşayan şehirlerden biri olmak isterdim.
Filmlerini izlemekten asla sıkılmayacağın bir yönetmen, okumaktan asla vazgeçmeyeceğin bir yazar var mı?
Tarkovski, Kieslowski, David Fincher, Nuri Bilge Ceylan, Bong Joon-ho izlemekten asla sıkılmayacağım, Kazuo Ishiguro, Shakespeare, Turgut Uyar, Çehov, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet okumaktan asla sıkılmayacağım yazarlar.
Başkalarının seninle ilgili düşüncelerini ne kadar önemsiyorsun?
Ben hep olduğum gibiyim. Bazı insanlar bunu sever, bazılarıysa sevmez. Ben kendi pusulamdan şaşmamaya çalışıyorum.
Senin tahammül sınırlarını neler zorlar?
Herkesin işinin gerektirdiğini yapmaması benim tahammül sınırımı zorluyor açıkçası. Bir de aptallıktan hoşlanmam ama zaten ondan kim hoşlanır ki? 🙂
Son olarak, hayatında seni neler beklediğine dair bir tahminin var mı?
Açıkçası temennilerim var, her şeyin güzel olacağına dair inancım ve inadım var ama hiçbir fikrim yok.