Genel Moda

Kendi Gibi: Pelin Akil

0
(0)

Röportaj: Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Emre Karataşoğlu
Styling: Eylem Yıldız
Makyaj: Selen Karabulut
Saç: Ferit Belli
Mekan: Art+ İstanbul
Fotoğraf Asistanı: Yağız Bingül

Anne olmak; İnsanın kimyasını, görüşlerini ve hayatını tamamen değiştiren kutsal bir durum. Sen nasıl bir insan oldun anne olduktan sonra, hayatında neler değişti? Nasıl farkındalıklar kazandın?

Çocuk, hatta çocuklar büyütmek gerçekten çok büyük emek, özveri. Kullandığın kelimelerden tut attığın her adıma dikkat etmek, çok yorulduğunda bile aslında son kaldığını düşündüğün enerjinle güne yeni başlarmışçasına kocaman bir coşkuyla onlarla oynamak, kaliteli vakit geçirmek.  Uyumamak, bazen neredeyse hiç uyumadan sabah güne yine erken saatte başlamak… Çayını, kahveni asla bitirememek. 🙂 Ama dünyanın en büyük şükür sebepleri, mutlulukları, bir gülüşleri tüm yorgunluğunu unutmana sebep, bendeki en büyük değişim sanırım daha pratik, hızlı düşünüp karar veren bir insan oldum özellikle ikiz oldukları için. Ağır hareket eden insanlara çok fazla tahammül sahibi değilim artık maalesef. 

 Alin ve Lina’ya baktıkça onlarla ilgili kurduğun en güzel hayal ne?

Her şeyi yapmak istiyorum onlarla, birlikte keşfetmek, beraber gülmek, kahkahalar atmak… İleride en iyi arkadaşları olmak için sabırsızlanıyorum, her şeylerini anlatsınlar, hayal kuralım beraber ve o hayallere balıklama dalalım, cesur olsunlar, güçlü olsunlar, ayakları üzerine sağlam bassınlar, kimseye ihtiyaç duymasınlar. Tertemiz bir gelecekleri olsun, sağlıkla. Biz sevgiyle büyütüyoruz ama karşılarına çıkacak kötü niyeti de hemen farketsinler. Cin olsunlar cin. Onlar için hayalini kurduğum dünyadan biraz (oldukça) uzağız. Ama biliyorum dünyayı onlar kurtaracak, merhametli, hayvanları seven, tercihlere farklı dinlere, dillere, ırklara, renklere saygı duyan, ağaçları yeşili gezegenini seven koruyan, kollayan bireyler dünyayı değiştirecek. Yani hepimizin çocukları… 

 Çocuk yetiştirme konusunda iyi yaptığına inandığın, süper gücün ne sence?

Uyumadan da yaşanıyormuş onu öğrenmiş oldum. 

Sosyal medyada çok büyük kitlelere hitap ediyorsun? Sosyal medyada tamamen kendini yansıttığını düşünüyor musun?

Gerçekten tamamen yansıttığımı düşünüyorum. Ama bunun için ekstra bir çaba sarf etmiyorum. Paylaşmayı seviyorum. Sevgi dolu çocuklar yetiştirirken bunu gören bir çok ebeveyn bizi örnek aldıklarını söylüyorlar, bu çok özel ve önemli bir şey bence. Asla kullanmadığım, memnun kalmadığım bir şeyin tavsiyesini vermiyorum ya da reklamını yapmıyorum. Beni takip edenler bunun o kadar farkında ki. Bu beni çok mutlu ediyor.

Nasıl bir duygu bu kadar çok sevilmek, takip edilmek?

Her şeyden önce benim mesleğim oyunculuk. Yani tiyatro sahnesinde, sinemada, televizyonda veya internette insanlara icra ediyorum görevimi ve onların beğenisini sevgisini işimle kazanmak çok güzel. Sosyal medyada da gerçek Pelin’i görüyorlar, yaşayış biçimimizi, dünyaya bakış açımızı, aile modelimizi takip eden insanlar çok sevmeye, örnek almaya, takip etmeye devam ediyorlar. Fikir alış-verişi yaptığım, dünyanın bir ucundan beni takip eden ve iletişimde olduğum insanlar bile var. Ben de hepsini çok seviyorum, bu kadar sevgiyi ve beğeniyi kazandığım için de onur duyuyorum. Eleştiren, beğenmeyen kişiler de mutlaka var tabi onlara da saygı duyuyorum ama küfür eden, kötü niyet hissettiğim yorumları yapan kişileri de hiç acımadan üşenmeden direkt engelliyorum. 

 Seni takip eden her yaştan insan var. Kendinden küçük kişilere rol model olmak gibi bir kaygın var mı?

Yaşayış olarak örnek alınmayacak bir hayatım yok bence, ben de olsam beni takip ederdim. Rol model olmak gibi bir kaygım yok ama örnek almaları, model almaları çok güzel, gurur verici. Bu bende bir sorumluluk hissettiriyor mu, hayır çünkü öyle olsa insan bunun için ekstra özen göstermeye çalışır sanırım ve o zaman ben, ben olmaktan çıkarım. Doğrularımla yanlışlarımla ben neysem oyum. 

 Hem anne, hem eş, hem de uzun saatler çalışan bir oyuncu olmak seni çok yormuyor mu? En büyük motivasyon ve enerji kaynağın ne?

Yorulmuyorum desem dünyanın en büyük yalancısı olurum ama beni yoran dizi setim değil. Setimin olduğu günlerde de annelerimiz ve Anıl bir şekilde idare ediyor. Beni yoran uykusuzluk oluyor en çok. Bu ara geceleri çok uyanıyorlar ve Anıl’ı ve beni mutlaka arıyorlar. Ama bu röportajı okurken bunu bile artık yapmıyor olabilirler, demek istediğim o kadar çok değişiyor ve o kadar çabuk büyüyorlar ki, motivasyonum değil hatta üzülerek bu günlerin de geçeceğini ve ilerde günü gelecek “o günlere dönebilsem de uykusuz kalsam yanlarında yatsam” diyeceğimi çok iyi biliyorum. Bunu düşününce yorgunluğum kalmıyor, dünlerini özlüyorum. En büyük enerji kaynağım güzel kocam ve çocuklarım. Setten eve dönüp canım Anıl’ımla birlikte beni kapıda karşılamaları kadar beni mutlu eden başka bir motivasyon daha olamaz.

 Uzun zamandır devam eden Eşkiya Dünya Hükümdar Olmaz dizisinin kadrosuna dahil oldun. Nasıl karar verdin diziye dahil olmaya? Neydi seni çeken?

Açıkçası daha önce izlemiyordum ama şimdi bırakamıyorum, yani neden daha önce izlememişim acaba diye düşünüyorum. Mafya dizisi olmasına rağmen çok naif bir dili olan, aile bağlarının güçlü, her bir karakterin dönüşümünün olduğu, sürükleyici mizah anlayışı da çok kuvvetli bir diziymiş “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”. Hamilelikten sonra “Son Beş Yıl” müzikaliyle ara verdiğim oyunculuğa döndüm ama pandemiyle biten oyunumuzdan sonra bir daha ne zaman oyunculuk yaparım zaten evde de bir dadımız yok ve koşturmacalı bir ev hayatımız olduğu için de sanırım epey bir ara veririm diye düşünürken “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” dan teklif geldi. Açıkçası ilk beni cezbeden senaryoya göre değişen set günlerinin bana uygun olması ve rol arkadaşımın daha önce birlikte oynadığım Oktay Kaynarca olmasıydı. Bir de üzerine hayat vereceğim karakter Bahar’la tanıştıktan sonra (senaryoyu okuduktan sonra) tamam dedim ben bu projede yer almalıyım. 

Dijital platformlarda yayınlanan diziler, filmler tv dizilerini ve sinema sektörünü ne ölçüde etkiliyor sence? Her dizi/film başka kitlelere hitap ediyor elbette ama dijital platformların alternatiflerinin çoğalması televizyonda yayınlanan dizilerin ve sinemaların kan kaybetmesine sebep olduğunu düşünüyor musun?

Ayrı mecralar ama ben hala evinde interneti olmayan, ya da olupta güçlü bir televizyon izleyici olan insanların çok fazla olduğunu düşünüyorum. Alternatiflerin olması güzel çünkü dijital platformlarda gerçekten çok iyi işler yapılıyor ve şimdi televizyonda da daha derinliği olan klişelerden uzak ve dijitaldeki işlere benzer kalitede işler yapılmaya başlanıyor, yani alternatiflerin olması eşiği yükseltiyor ve rekabeti arttırıyor. 

 Geçtiğimiz sene “Son Beş Yıl” müzikalinde yer aldın. Televizyon, sinema, tiyatro sahnesi hepsinin en güzel yanları ne? Bir oyuncu olarak sadece birini seçme şansın olsa hangisini tercih edersin?

Klişe gelecektir eminim ama gerçekten hepsinin tadı ayrı. Tiyatronun yaşattığı haz bambaşka, o her bir oyundan sonraki alkış anında kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyorum, muazzam bir adrenalin. Oyuncuyu sürekli geliştiren er meydanı. Oynadığım sinema filmlerinde ve yer aldığım tüm dizi projelerinde de şanslıydım ki hep yönetildiğim, iyi yönetmenlerle çalıştım. Bana alan yaratarak yapabileceklerimin sınırlarını beraber keşfetmeye sebep olan yönetmenlerle çalışmak mesleki açıdan çok heyecan verici. Nerde yaparsam yapayım oyunculuğu çok severek yapıyorum o yüzden gerçekten hepsinin tadı ayrı.

Pandemi hepimizin psikolojini fazlasıyla etkiledi. İş, şehir, özel hayat koşuşturması derken aslında unuttuğumuz sağlığımızın her şeyden önemli olduğunu hatırlattı bize. Böyle olağanüstü bir durumda karantina süreci nasıl geçti?

Başta çok garip gelmemişti çünkü sanırım ben çocuklardan dolayı zaten karantinada gibi yaşıyormuşum ama sonraları ve artık çok vurucu olmaya başladı. Çok özledim arkadaşlarımla dışarda bir kafede bir şeyler içmeyi, sohbet etmeyi, sinemaya tiyatroya gitmeyi, dünyayı gezmeyi çok seven bir çift olarak tatile gitmeyi çok özledim. Çocuklarla ev hayatı dediğim gibi yoğun ve zaman su gibi geçiyor, bir bakıyoruz akşam olmuş bile. Tüm anlarına, olağanüstü gelişimlerine, yeteneklerine, enerjilerine şahit olmak çok güzel oldu. Gelişimleri için en önemli aylarında, yaşlarında yan yanaydık. O yüzden bence can sıkıcı bir dönem olmasına rağmen çok güzel ve dolu dolu geçti.

 Peki, kalabalık bir masada Pelin Akil çok konuşan kişi midir; yoksa masanın sakince dinleyeni mi?

Masada kimlerin olduğuna bağlı. 🙂 Şaka bir yana gerçekten bazen çok konuşurum, çenem düşer, bazen de çok sıkıcı biri olduğum düşünülebilir. Oyuncu olmama rağmen gerçek hayatta hiç oynayamam. Sıkıldığımı, üzüldüğümü, heyecanımı, kıskandığımı, sinirlendiğimi hemen anlarsınız, hayatta saklayamam. O yüzden o kalabalık masadaki sohbete muhabbete bağlı bu sorunun cevabı değişir.

 Tek, aynı dünya içinde yaşıyoruz gibi düşünsek de, kimilerine göre aslında hepimiz kendi yarattığımız dünyanın içinde yaşıyoruz. Senin kendin için kurduğun, şu an içinde bulunduğun dünyadan biraz bahsedebilir misin? Nelere yer var, nelere yer yok, neler değerli… Nasıl bir dünya kurmak istedin kendine ve başarabildin mi?

Ah… Neyi başaramıyorum biliyor musun? Çok istiyorum minimal yaşamak, çok eşyamı hayatımdan çıkarmak ama yok “anısı var” yok “belki ilerde giyerim” yok “bu evimize değil başka eve geçersek kullanırız” dediğim çocukluğumdan kalma şeyler var evimizde ve maalesef yapamıyorum. Deniyorum, olmuyor. Anıl “bana bırak, halledeyim” diyor ama hayır. Ona bırakır mıyım? Her şeyi verir, atar. Ayyy yapsa mı?

 Hemen herkesin belli bir konuda ya da hayata dair farkındalığının geliştiği, aydınlanma dönemi oluyor. Senin de böyle belirgin bir aydınlanma dönemin oldu mu?

Dürüst olmak gerekirse annemi çok eleştirirdim, tek çocuktum ve çok ben merkezli yaşadı hayatını, hatta hala da öyle, üzerime çok düşer. Ama çocuklarımın dünyaya ilk geldiği günden itibaren artık bir aydınlanma mı gerileme mi bu yaşadığım bilmiyorum ama ben annemden kaç kat daha detaycı, üzerlerine düşkün, korumacı bi insan oluverdim. Kesinlikle bu halimi doğru bulmuyorum, bu durumumdan şikayetçiyim ve törpülemeye çalışıyorum. Ama hiçbir şey için büyük konuşmamak gerektiğini bir kez daha anladım. O çok klişe “anne olunca anlarsın” lafı var ya… O kadar doğru ki…

 Rol model olarak söyleyebileceğin bir motto ya da sana çok yararlı olan bir düşünce biçimi söyleyebilir misin?

Bi önceki soruma istinaden kendime söylüyorum bu sözü “Hiçbir şey için geç değil” 🙂

 Uzun zamandır yapmak istediğin ama sürekli ertelediğin ve artık yapmamın tam zamanı dediğin bir şey var mı?

2008 girişle %100 burslu kazandığım ama tiyatro oyunlarım ve dizi çekimlerimden dolayı devam edemediğim üniversitemden mezun olmak.  

 Gelecekle ilgili senin için önemli bir adım olduğunu düşündüğün planların neler?

Hayalimde hep mutlu çocuklar var, sevgiyle büyüyen. Düşünsenize  koca bir gelecekten bahsediyorum, okuyan, aklı başında, farkında, yaşadığı dünyayı seven sayan güzel çocuklar, onlar için projeler var kafamda, ne kadar çok çocuğu mutlu edersen gelecek o kadar güzel olur. 

 Toplumun kadınlardan çok fazla beklentisi var. Hem güzel hem fit hem başarılı hem iyi bir sevgili/eş olman bekleniyor. Bu durumla nasıl başa çıkıyorsun ve bu konudaki fikirlerin neler?

Hiçbirinin gerekliliği diye bir şeyin söz konusu olduğunu düşünmeyerek başa çıkıyorum. Kendimi iyi görmek için iyi hissetmek için sağlıklı beslenir ve kiloma dikkat ederim, ben aynada gördüğüm kişiyle mutluysam problem yok. Her kadın için böyle olmalı, zihinlerimize yerleştirilen toplumsal normlarla, Instagram filtreleriyle, oyuncak Barbie bebeklerle “güzel” algısı yaratıyoruz. Öyle değil, o kadar geçici ki… Kendin nasıl mutluysan, estetikli veya makyajsız, kilolu ya da zayıf, sen kendini nasıl görmek istiyorsan, kimse söylediği için değil, sen istediğin için kendi kararınla nasıl görünmek istiyorsan, öyle güzelsin.

Peki, güzellik kavramına yaklaşımın nasıl? Estetik, günümüzde hiç olmadığı kadar normalleşti. Güzellik senin için nasıl bir algı?

Güzellik kavramı yukarda da bahsettiğim gibi Barbie oyuncaklardan tutun, filtrelerle (yüksek kaş, dolgun dudaklar, sivri çene, 34 beden olma çabası) dayatılan bir güzellik anlayışı var maalesef, ben kızlarıma Barbie bebek de veriyorum, bez bebekleri de var severek oynuyorlar. Hiç istemiyorum dayatılan bir güzellik anlayışları olsun. Estetiğe karşı değilim, şu an ihtiyaç duymuyorum ama ilerde “kendim” ihtiyaç duyar da yaptırmak istersem yaptırırım.

Stresin yoğun olduğu bu günlerde sağlıklı beslenme ve spor gibi aktivitelere ağırlık verebiliyor musun?

Yememe dikkat ediyorum ama yoğun tempodan dolayı spora ağırlık veremiyorum, evdeki koşturmacadan sonra kızlarım uyuyunca kendime ayırdığım vakit genelde dinlenerek geçiyor ama ben bir başladığım zaman kafaya koyuyorum ve uzun süre devam ediyorum. Yakındır yine başlamam. 

 Cildin için neler yapıyorsun, belli aralıklarla uyguladığın olmazsa olmazların var mı?

Su içmeye özen gösteriyorum, çok fazla makyaj yapmayı sevmiyorum ama sette uygulanan makyajdan sonra ve her gün mutlaka yüzümü temizlemeden yatmıyorum. Kullandığım ürünlerin doğal içerikli olmasına özen gösteriyorum. Haftada 1 gün de maske yapıyorum 

 Son olarak bize Pelin Akil’le ilgili kimsenin bilmediği bir şey söyler misin?

Sucuğa, yoğurda bile tuz ekiyorum, çok tuz kullanıyorum ama çocukluğumdan beri böyle, bu konuda çok mutsuzum  bu konuda sakın örnek almayın beni. 🙁

Puan verin!

Average rating 0 / 5. Vote count: 0