Genel Ünlüler

Serenay Aktaş ile Röportaj

5
(2)

Röportaj: Ayşe Çağla Küçük – Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Pınar Özek&Hicran Alıcı
Styling: Bee’PR Branding

“Meryem”, “Kaçak Gelinler”, “İlişki Durumu; Evli”, “Muhteşem Yüzyıl” gibi sevilen projelerden tanıdığımız güzel oyuncu Serenay Aktaş ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Şu sıralar hayatının nasıl bir dönemindesin, neler yapıyorsun? Hayatın nasıl geçiyor?

Şu sıralar biraz da pandemi sebebiyle evde, kendi iç dünyama odaklanmış durumdayım. Öğrenme, yüzleşme, gözlem ve fark etme dönemimdeyim diyebilirim. Aslında bunlar hayatiyetin parçaları. Zaman zaman koşuşturmacalardan bunları yapmayı unutabiliyoruz. Bu süreç bir fırsat. Hayat şu an evde geçiyor, okuyarak, izleyerek, bazen dalıp giderek ve bolca düşünerek…

Gelecekle ilgili senin için önemli bir adım olduğunu düşündüğün planların var mı?

Tabii ki var, ama artık gelecekle ilgili söylemde pek bulunmuyorum, bu yüzden kendime saklıyorum. Gerçekleştirdiğimde anlaşılması daha tatmin edici.

Hayata bakış açın genel anlamda nasıldır? Mutsuz olduğunda, kendini kötü hissettiğinde ne yaparsın?

Önceliğim yaşama dengeli bakmak diyebilirim. Makineler dahi hata verirken, günlük yaşamdan, insanlardan kusursuzluk beklemek büyük yorar. Anlayışla hareket etmeye özen gösteririm. Mantık ve duygularım dengede olmalı. Mutsuzluk da bize ait, içinde bulunduğum mutsuzluğu ya da herhangi bir negatif durumu kabullenişle aşabiliyorum. Bu enerjiyi mümkün olduğunca kimseyle görüşmeden, kendimle kalarak ve sürekli telkinlerle rahatlatabiliyorum. Ayrıca enerjimi toparlanmak için müzik olmazsa olmazlarımdan.

Oyunculuğun en sevdiğin yanı ne, nelerden ilham alıyorsun?

Oyunculuk hayatın içinden, neredeyse her bir alandan ilham alabildiğimiz bir meslek. Öğretisi bitmiyor. Her yeni proje çeşitli farkındalıkları doğuruyor. Bu yönü beni tatmin ediyor. İyi veya kötü, agresif ya da naif, paranoyak, depresif. Bunların hepsi içimizdeki nüvede mevcut, doğduğumuz aile, toplum ve sonraları kendimize kattıklarımızla, tezahürlerimizle bir karaktere sahip oluruz. Canlandırılan karakterler hayatın içinden. Bir de hayal dünyası var tabii, kurgusal kısmı, canlandırılan soyut karakterler ya da soyut karakterlerle iletişim kurabilmek. Lord Voldemort hayatımızın içinden değildi tabii ki, ama izleyen herkes sahip olduğu duyguları bilir. Ya da bir Yaratık ile iletişim kurmak. Hiç bu tarz bir projede yer almadım tabii ki, ama büyüleyici olsa gerek…

Peki; oyunculuğun sana kattığı en önemli özellik ne oldu?

Dediğim gibi sürekli bir katkısı oluyor fakat, gözlem ve analiz konusunda çok hızlı yol almamı sağladı. Öğrenmeye devam ediyorum, pozitif anlamda faydasını gördüğüm birçok özellik kattı ve katmaya devam edecek, bunu ilerleyen yaşlarda bir daha yanıtlamak isterim.

Rol model olarak verebileceğin, sana çok yararlı olan bir düşünce biçimi söyleyebilir misin?

Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim, kimseden daha akıllı, daha güzel ya da daha iyi olma gibi bir iddiam yok. Bu devasa iddiasızlığın bana verdiği özgürlüğün hastasıyım (Sabahattin Ali). Müthiş değil mi? Benim olayım kendimle.

10 sene sonra kendini nerede görüyorsun, bir oyuncu olarak mı ilerleyeceksin, yoksa başka planların var mı?

Bazı öngörülerim var, ama günümüz bir örnek. Ne olacağı hiç belli olmuyor, hayatta her şey akışında, olması gerektiği gibi işliyor. Elbette planlarım var, elbette aklımdan birtakım düşünceler geçiyor, hedeflerim doğrultusunda hareket etmeyi sürdürerek, sadece düşüncelere bel bağlamıyorum, hayat beni enteresan bir yere de sürükleyebilir. 10 sene sonra da mesleğini icra edebilen, kendi yolunda bir insan olmak isterim tabii ki.

Uzun zamandır yapmak istediğin ama sürekli ertelediğin ve artık yapmamın tam zamanı dediğin bir şey var mı?

Aslında şu an erteleyip de yapamadığım; seyahat etmek var. Çok severim tek başına, ya da 2-3 kafa dengi arkadaşlarla uzun yolculukları, ne bileyim bir Bozcaada’ya gitmeyi. Pandeminin hemen öncesi ertelediğim birkaç yolculuk vardı, tam niyetlenmiştim ki işte. Şu anda sokağa çıkma yasağı ve pandemi söz konusu. Bir de gitmek istediğim kurslara şu an katılamıyorum. Bunlar dışında şu an gerçekleştirmem söz konusu olmadığı için yok.

Hayatında kaçırdığın ya da ihmal ettiğini düşündüğün bir durum var mı?

Bazen süreç uygun olmadı, içinde bulunduğum durumlar izin vermedi; yurt dışı seyahatlerini biraz ihmal etmiş olabilirim. Görülecek, öğrenilecek çok yer var. Farklı kültürleri gözlemlemenin insan ruhuna direkt dokunduğunu düşünürsek, daha çok gezmek isterim. Tabii bunu yine yapabilirim, fakat bu soruda aklıma ilk bu durum geldi.

Günümüzde herkesin ilk hedefi adını duyurmak neredeyse. Şöhret ve ünlü olma neden bu kadar arzu edilir kavramlar haline geldi sence?

Bazen çok garipsediğim, bazen de anlayışla karşıladığım bir istek. Bir kere insanlar çok büyülü, kusursuz bir hayat yaşandığını düşünüyor. Anlayışla karşılıyorum, insanların böyle düşünmesi de sağlanıyor. Bazı imtiyazlar da söz konusu, bunlar da çekici gelebilir. Sosyal medya kullanımın artmasıyla bu durum daha da arttı bence. İnsanlar bazı tamamlanmamış yönlerini tamamlayacağına inanıyor. Arka planda tutulan birçok duygunun şöhretle kapatılabileceğini, arzu edilen her şeye sahip olunabileceğini ve sevgi, iletişim gibi açıkları burada kapatacağını da düşünüyor olabilir. Ben henüz 18-19 yaşımdayken tanınmaya başlamıştım ve çok zor olmuştu. Benim için TV’ye çıkmak, şöhret olmak büyük anlamlar içermiyordu. İlk sete çıktığım anı hiç unutmuyorum. O an, ben bu yolda ilerleyeceğim dedim. Şöhret olacağım demedim. Ama bu mesleğin bazı getirileri var, bu da benim hiç tanımadığım, temas kurmadığım insanlarla bir iletişimim, sevgi paylaşımım olacak demekti, eleştirileri olacak demekti. Bunu o yaşta fark etmiştim. Büyüleyici bir yönü yoktu mantığımda. Ama çevrenizdeki davranışlar değişiyor, belki de bu davranışın sahipleri insanlar şöhrete tapıyor. Bilemiyorum… Bu konuda belki de çoğumuzun bildiği, Jim Carrey tarafından söylenmiş ve hikayesini öğrendikten sonra daha çok sevdiğim bir söz bırakmak istiyorum; Umarım bir gün herkes ünlü ve zengin olur. Hayal ettiği her şeye kavuşur ve böylece asıl cevabın bu olmadığını anlar.

Hayatının merkezine koyduğun, sana güç veren ve dengeni koruyan şey ne?

Birçok şey var. Sevgi, umut, aile, heyecanım ve düşünce kalıplarım var. Beni en diri ve dengeli tutan şeylerin başında düşüncelerim geliyor.

Kendini ne zaman ve nerede en mutlu hissetmiştin?

Kendimi düşüncelerimde mutlu hissedebiliyorum. Yani sadece düşüncelere kapılmış giderken, mutluluktan kalbimin mekik kelebeğine döndüğünü söyleyebilirim ama kanıtlayamam.

Hayatında ne “olsaydı” ya da “olmasaydı” bugün her şey farklı olurdu?

Oyunculuk olmasaydı kesinlikle hayatımda her şey çok farklı olurdu.

Dengeni çabuk kaybeder misin? Yani çabuk üzülür ya da çabuk sinirlenir misin? Seni neler sinirlendirir ya da sabrını taşırır?

Dengemin kolay kolay bozulmadığını söyleyebilirim. Duygusal olarak çöküşte olduğumda, bir durumu kafama taktığımda veya fazla düşündüğümde evet, biraz şaşabiliyor ama yıkılmıyor. İnsanların söylediklerini çok kişisel algılamadığımdan, hele son zamanlarda kimseye sinirlenmiyorum. Çabuk sinirlenmeyen bir insanım zaten, sabırlıyımdır. Adaletsizlik, manevi hakaretler, saygıdan yoksun, sevgisizlik saçan tutumlar sabrımı taşırır tabii ki.

Şu sıralar evde çok vakit geçiriyoruz. Bu dönemde evde neler yapıyorsun? Yenilenme ve enerji depolama yöntemin ne?

Okuyarak, izleyerek, düşünerek, çizerek, bazen yazarak ve sporu ihmal etmeden vakit geçiriyorum. Motivasyonum düşüyor, odaklanma sorunu yaşıyorum ben de. Dua ederek, meditasyon yaparak ve dans ederek enerji depoluyorum. Aslında en büyük enerji kaynağım koşmaktı, ben enerjisi düşükken, mutsuzken spora gidip koşmak isteyenlerdenim… 🙂

Beslenmene dikkat ediyor musun? Özel bir beslenme düzenin var mı?

Beslenme düzenim değişken ama kendimi bu noktada şanslı saydığım durum; tatlıyla, makarnayla ve ekmekle aramın olmaması. Kahvaltı en sevdiğim öğün, bir tek o zaman ekmek yiyorum 3 dilim. Biraz kilo aldığımı hissettiğimde kahvaltıda bile ekmek yemiyorum. Protein odaklı besleniyorum.

Sporcu bir kişiliğin var. Evde bu dönemde spor anlamında neler yapıyorsun?

5 Tibet Ayini’ni yapıyorum düzenli olarak. Onun dışında mekik, crossover lunges, push up, burpee hareketlerini yapıyorum. Genellikle kendi vücut ağırlığımla antrenman yapıyorum.

Bir kadının güzelliğine en çok zarar veren şeyler neler olabilir sence?

İç dünyası… Zekasını antin kuntin işlere yorması.

Cildinin daha güzel görünmesi için neler yapıyorsun? Bir cilt diyetin var mı, düzenli olarak temizleyici, tonik, nemlendirici ya da maske kullanır mısın?

1.5-2 ayda bir hydrafacial cilt bakımına giderdim. Kendim evde haftada bir Türk Kahvesi peeling’i yapıyorum. Tonik olarak gülsuyu kullanıyorum. Bir de cildimin yorulduğu zamanlarda yumurta akı maskesi yapıyorum. Gerip toparlıyor. Nemlendirici olmazsa olmaz, tabii ki kullanıyorum.

Peki son olarak; önümüzdeki dönemde seni nasıl projelerde göreceğiz?

Şu süreci atlatalım, güzel haberler vereceğim umarım…

Puan verin!

Average rating 5 / 5. Vote count: 2