Son dönemlerin asi ruhunu tamamlayan deri görünümler, vücudu saran mini elbiseler ve ona eşlik eden siyahın asil tavrını, sezonun en öne çıkan trendleriyle birlikte başarlı oyuncu Selin Şekerci ile keşfe çıkıyoruz.
Röportaj: Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Mesut Yazıcı
Styling: Ali Arısoy
Makyaj: Banu Aksungur
Saç: Mehmet Bayrakdar
Fotoğraf Asistanı: Mustafa Berber
Styling Asistanı: Gönül Soyçeri
Genç yaşta ünlü olmak pek çok açıdan kolay olmamalı. Yaşının insanı olabildiğini düşünüyor musun? Gençliğin o klasik kodlanmış hallerini yaşayabiliyor musun?
Sanırım ben oraları geçtim, o kadar puslu ki ilk gençlik- ergenlik her ne ise o, o yıllarım. Ben daha çok ayakta durma mücadelesi veriyordum, sonra alışkanlık haline geldi. Hiç büyük çılgınlıklarım olmadı, ya da sabahlara kadar eğlencelerim. Çocukken de büyümüş de küçülmüş derlerdi, bu böyle devam etti. O yüzden içimde hep bir çocuk kaldı galiba büyütemediğim…
Bu zamanda, bu dönemde, huzur veren, keyifli, egosuz, en önemlisi de kendiyle barışık genç bir kadın olabilmenin sırrı ne?
Öyle görünüyorsam ne mutlu… Ama var benim de ego yaptığım, keyifsizlikle mücadele ettiğim, bazı yönlerimden kaçmak istediğim yerler… Sırrı var mı bilmiyorum, ben sadece hep kendim olmaya çalıştım. Olduğum Selin’den uzaklaşmamaya… Tökezlediğim oluyor çokça ama otokontrolü hiç bırakmamaya çalışıyorum her manada.
Ekranda gördüğümüzün dışında nasıl bir Selin var?
Ekranda oynadığım karakterler genelde güçlü korkusuz kadınlar. Selin’de de var o ama ben daha utangaç ve kırılganımdır. Küçük bir dünyam var, en önem verdiğim şey korunaklı olmak. Güvenli alanımın dışına çıkamam hiç. O yüzden anksiyete sahibiyim aslında.
Kendine dair yıkmak istediğin bir önyargı var mı? Bireysel sınırların olarak tanımlayabileceğin, asla taviz vermeyeceğin karakteristik özelliklerin var mı?
Olmaz mı var tabii. Arıza bilinirim ben, arıza ve soğuk. Aslında buradaki en büyük handikapım obsesif olmak. Çalışkanımdır çünkü en iyisini yapmak isterim, işimde ben üzerime düşeni elimden geldiğince yapmak için çabalarken karşıdan da onu görmek isterim ve en büyük takıntım kendime değil de varolduğum iş, arkadaş ortamı her neresi ise haksızlığa tahammülüm yoktur. Lafı da dolandırıp süsleyemem, doğrudan söylerim. Haklıyken haksız olan taraf olurum bu yüzden de çoğunlukla. Bireysel sınırlarım çokça. Aptal yerine konmak en büyük kabusumdur. Ama asla taviz veremeyeceğim şey günü kurtarmak için ayıya dayı hiç diyemedim.
Kendine dair en sevdiğin şeyler ne? Katı kuralları olan, programlı yaşan biri misin yoksa her koşulda kendime göre bir şeyler bulurum deyip hayatı akışa bırakanlardan mısın?
Vicdanlı olabilmek. Katı kurallarım çalışırken var. Bir de beslenmede. Ama özel hayatımda elimden geldiğince akışta olurum. Sadece mahremiyet çok önemlidir benim için.
Eleştirilerine kulak verdiğin, önemsediğin birileri var mı? Bugüne kadar çalıştığın duayen isimlerden aldığın oyunculukla ilgili en büyük nasihat nedir?
Yakın arkadaşlarıma her şeyimi danışırım. Hatta bazen çabuk etki altında kaldığım için eleştirilirim de. 🙂
Tiyatro, sinema filmi ve televizyon üçünün de senin için en güzel yanları neler?
Tiyatro; doğduğum yer, en savunmasız ama en kuvvetli, televizyon; herkese dokunabilmek… Sinema; sınırlarını aşmak…
Şu an seni beyazperde de “Benden Ne Olur” filminde izliyoruz. İnanılmaz eğlenceli bir film, biz çok sevdik. Sanki kamera arkası da olduğu gibi filme yansımış gibi, nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Bu işe dahil olma sürecinden bahseder misin?
Geri dönüşler çok güzel, izleyici çok samimi buluyor daha ne olsun. Aslı’nın kitabını film yapmaya karar verdiklerinde oradaydım. Fatih bey ve Gülümsün hanımın heyecanını hatırlıyorum. Sen de olur musun dediler. Hazal ve Enis olunca iş gibi değil de güzel bir hatıra olsun, eğlenelim be diyip atladım serüvene. Öyle de oldu.
Televizyonda, sinemada ve dijital mecralardaki kısıtlamalar sana ne hissettiriyor?
Eskiden daha çok takılırdım bu mevzulara ama anlatmak istediğinde bir şekilde buluyorsun yolunu. Bir de inancım var, geçecek bu günler, el yordamıyla bulduğumuz bu yaratım sürecinde özgürce dans edebileceğimiz günleri de göreceğim, bu his güçlü kılıyor.
Şu an sana hangi platform daha yakın ve efektif geliyor? Dijital platformlar mı, televizyon mu, sinema mı?
Hepsinin efektif yanları başka. Ama şu an dizi süreleri, çalışma koşulları, hikaye akışı açısından digital mecralar hepimize umut vadediyor.
Hayatına bu zamana kadar hayat verdiğin rollerden biriyle devam etme şansın olsa, hangisini seçerdin?
Şebnem olurdum galiba. Ona hiçbir şey olmaz.
Olduğun yerden dönüp baktığında hayatındaki dönüm noktalarını görebiliyor musun? Bu dönüm noktalarından biraz bahsedebilir misin?
Dolu… O kadar çok var ki. Annemle babamın ayrılığı, geçirdiğim kaza sayesinde oyunculuğa yönelmem, tam meslekten şüphe duyduğum zamanlarda yaptığım işler (Kaçak Gelinler, -Çoban Yıldızı ve Yeşilçam).
Oyunculuğun sana kattığı en önemli özellik ne oldu? Mesleğinde başlangıçtan bugüne nasıl geçişler yaşadın?
Sevildiğini bilmek müthiş bir özgüven kapısı. Bir de esnekliğini arttırıyor hayatta, her koşula hazırlıklı hale getiriyor insanı.
Çalışmak için hayalinizi kurduğunuz oyuncu ve yönetmen var mı? Bir yabancı yapımda rol alma şansın olsa hangi filmin kadrosunda olmak ya da filme/diziye dahil olmak isterdin?
Ah çok… Ama isterdim bir Almadovar kadını olayım. Sense 8 kadrosunda olmak ne acayip olurdu mesela. O kadar çok var ki…
Bir kitap filme/diziye uyarlanacak olsa, bu kitap ve karakter seçimini sana bıraksalar hangi kitaptan hangi karakteri seçerdin ve neden?
Reşat Nuri Güntekin-Çalıkuşu. Çünkü mücadeleyi bir annemden bir de Feride’den öğrendim ben. Ay o kadar çok var ki. Dublörün dilemması, Dilara Dilemma. Küçükken Masumiyet Müzesi Füsun’u hayal ederdim. Çok var…
Oynarken bir başkası oluyorsun, sonra Selin’e geri dönüyorsun. Bocaladığın anlar oluyor mu? Duygusal veya fiziksel olarak zorlu sahneleri oynamak için dayanıklılığı nerede buluyorsun?
Bununla ilgili hiç fikrim yok. O olma hali kendiliğinden geliyor. Bulmak için çabaladığım süreç illaki oluyor ama sonra Bir bakıyorum el ele tutuşmuşuz.
Hangi filmin/dizinin gerçek kahramanı olmak isterdin?
Amelie.
Malum çağımız dijital, ülkemizde de bu mecralar ve projeler hızla artmaya başladı. Son zamanlarda çok popüler olan dijital platformda yayınlanan diziler hakkında ne düşünüyorsun?
Hepsine çok saygı duyuyorum. Biraz özgürlük alanı verildiğinde ortaya çıkan şeyler ümidimizi tetikliyor. Ha bir de alan berilse, neler yaparız diyenlere de bazen aslında ne kadar olduğunu da gösteriyor. Şeffaf bir er meydanı. Bahanelerimizden de arınıyoruz.
Sen de kısa zaman önce şahane bir kadroya, rejiye ve senaryoya sahip Yeşilçam dizisinde rol aldın. Nasıl geçti set ortamı? Televizyon dizileri ile arasındaki farklardan bize bahseder misin?
Çok çok güzeldi. Kısıtlı zaman ve imkanla, alnımızın akıyla bir iş çıkardık. Daha az kısıtlamayla daha özgür alan, oyunculuk açısından muhteşem bir deneyimdi.
Dijital çağın ve popüler kültürün hayatımıza diğer bir getirisi de sosyal medya oldu. Sosyal medya senin için ne ifade ediyor? Sence sosyal medyayı bu kadar hayatımızın merkezine koymak normal mi?
Çok anladığım bir yer değil. Eskiden Twitter’da çok aktiftim ama başka zamanlardı o zamanlar. Instagram benim için fotoğraf albümü oldu hep. Başka evlere gittiğimde başka insanların albümleri çocukluğumdan beri en merak ettiğim şeylerden biriydi. Ama benim için taşıdığı anlamın dışına çıkalı çok uzun zaman oldu, aynı zamanda iş kapısı haline bile geldi. Anlayabiliyorum hayatının merkezine koyanları ama ben o kadar dikkatini tek bir yöne yönlendirebilen biri değilim. Benim için daha çok eğlence ve bazı sosyolojik konularda farkındalık yaratabilme potansiyeli olan, o yüzden yadsıyamayacağım bir platform.
Sosyal medyanın gerçeklikten uzak bir yönü olduğunu düşünüyor musun? Yoksa kullanıcıların kendilerini gösterme, kanıtlama, popüler olma alanı mı olduğunu düşünüyorsun?
Her iki bağlamda da genelleyemeyiz bence. Ben galiba bu kadar kafa yormuyorum bu mevzuya.
Yoğun geçen bir günün ardından vücudunu, ruhunu dinlendirmek adına neler yaparsın, nasıl rahatlarsın?
Hemen evime koşar, kahvemi demler ve sessizce boşluğa bakarım.
Kadınlara en çok hangi yönünle ilham olmak istersin?
Çalışan, kendi ayakları üzerinde ne pahasına ulursa olsun duran ve kimseye minnet etmeyen bir kadın olmayı annemden öğrendim. Umarım ben de bunu birilerine örnek teşkil edebilecek şekilde gösterip ilham olabilirim.
Göz önünde bir insan olarak yaş almakla ilgili endişelere sahip misin? Mesela cildin için neler yapıyorsun, belli aralıklarla uyguladığın olmazsa olmazların var mı?
E birazcık. Ama şanslı genlerim var. Hümeyra bana merak etme sen yaşlandıkça daha genç görüneceksin derdi. Onun ekmeğini yiyorum galiba. Ama cilt bakımı, vitamin takviyeleri mutlaka olmaz ise olmazlarım.
Günümüzde güzellik algısı oldukça değişti. Senin bu konuda fikirlerin nasıl, sence güzellik kavramı nedir? Doğallık ve güzellik arasında nasıl bir bağlantı var?
Güzellik benim için insanın kendini tanımasından ve doğru ifade edebilmesinden geçiyor. Kendin olmayı başarabildiğinde sana ait olan biricik güzellik de açığa çıkıyor. Bu hem tarzına yansıyor hem enerjine ve kendine en yakışanı doğru olanı düstur haline getiriyorsun. Bu da doğalında güzelliği ortaya çıkarıyor aslında. Glam her şeyi sevmekle beraber orta yolcuyum ben, telaşsız görünen güzellik en sevdiğim.
Peki; spor ve sağlıklı beslenme gündelik alışkanlıklarında ne kadar yer kaplıyor? Stresli sayılabilecek pandemi günlerinde spor aktivitelerine ağırlık verip, beslenmene dikkat edebiliyor musun? Yoksa küçük kaçamaklar oluyor mu?
Sağlıklılı beslenme konusunda aşırı katıyım. Çünkü bir çok rahatsızlığım var. Hipoglisemi, çölyak, histamini gibi. Spordan da nefret ede ede elimden geldiğince yapıyorum. Bu sıra yoğunlaştım, haftada en az 3 gün hoca eşliğinde çalışıyorum. Ama pandeminin ilk aylarında korkunç yedim ve hareketsiz kaldım. O kiloları vermek için 1 yıl uğraştım.
SELİN İLE KISA KISA
-Dinlemekten hiç sıkılmadığın bir şarkı var mı?
Lhasa De Sela-El Pajaro ve Ryiuchi Sakamato-May In The Backyard.
-Kahve mi, çay mı?
Kahve.
-Herhangi bir batıl inancın var mı?
Kötü bir şey düşününce “iptal iptal iptal” derim.
-En sevdiğin film türü?
Dram.
-Tüm dünyada en sevdiğin şehir hangisi?
Göremediğim tüm şehirler.
-Salata mı makarna mı?
Ah makarna.
-Çantanda her zaman bulundurduğunun 3 şey?
Kapatıcı, allık, rimel.
-Kedi insanı mısın yoksa köpek mi?
Kedi.
-En büyük fobin nedir ya da var mı?
Aa hiç fobim yok. Ama kötü koku, kötü kokmak ya da kötü koku almak.