POZİTİF, EĞLENCELİ, KENDİNDEN EMİN. BÜTÜN BU TANIMLAMALAR TAM DA SEVGİLİ BERİL’İ YANSITIYOR. SON DÖNEMDE YALI ÇAPKINI DİZİSİ İLE ADINDAN SIKÇA SÖZ ETTİREN BAŞARILI VE GÜZEL OYUNCU BERİL POZAM İLE BAHARIN ENERJİSİNİ İÇİMİZDE HİSSETTİĞİMİZ, MODA TRENDLERİNİ YANSITAN HARİKA BİR ÇEKİM VE ÇOK KEYİFLİ BİR RÖPORTAJ GERÇEKLEŞTİRDİK.
Röportaj Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf Baturalp Yılmaz
Styling Cest La Vie
Makyaj Rufiye Kalmaz
Saç Görkem Gürer
Mekan Radisson Blu Hotel Istanbul Ottomare
Styling Asistanı Zeynep Baba
Fotoğraf Asistanı Eralp Yılmaz
Yalı Çapkını çok sevilen ve her yayın gününde reytingleri alt üst eden bir yapım haline geldi. Sence bu başarının sırrı ne?Yalı Çapkını dizisinin tüm Türkiye’yi ekran başına kilitlemesini neye bağlıyorsun?
Bu çok büyük bir başarı. Öncelikle her hafta bizi yalnız bırakmayan seyircimize teşekkür etmek gerekir. Çünkü, herkes yola iyi bir iş yapmayı isteyerek çıkıyor ve günlerini, zamanlarını, bütün emeklerini ortaya koyup iyi bir iş çıkarmaya gayret ediyor. Yalı Çapkını’nın benim için önemi detaylarında gizli. Bütün ekip, oyuncular ve yapım işçiliklerindeki detaylarla beni etkiliyor. Güzel bir deniz manzarasına bakmak gibi. Hep önünden geçersin, fark etmezsin; fakat bir gün dikkatli baktığında o manzaranın içindeki büyüyü keşfedebilirsin.
Yalı Çapkını dizisi içerisinde her karakterin çok dikkat çekici ayrı bir hikayesi var. Bu kadar çok hikayeyi bir arada barındıran bir dizide nasıl bir denge sağlanıyor sence?
Aslında bütün bu hikayeler belli bir temada birleşebildikleri için bir denge sağlanabiliyor. Bütün karakterler kalbinden yaralı. Birbirlerinin yarasına bazen ortak oluyorlar, bazen de o yarayı kendileri açıyor. Zaten birbirimizin yarasına değebildiğimiz sürece dengede kalabiliyoruz sanırım.
Her iş, her dönem insanı farklı etkiler. Yalı Çapkını ile birlikte hayatında farklı sayfalar açıldı mı? Mesela; set hayatına, iş arkadaşlığına, oyunculuğa, belki de hayata dair yeni farkındalıklar kazandın mı?
Çevremdeki insanlar bana hep ilham olmuştur. Küçücük, onların bile fark etmediği anlar kendimde bir şeyleri keşfetmem için yeni kapılar açabiliyor. Birlikte ürettiğim oyuncular birbirinden renkli, akıllı, eğlenceli, şahane insanlar. Her biri ayrı ayrı ilham kaynağı benim için. Şimdi hali hazırda bu keşif sürecinin etkisinde olduğum için net bir şey söyleyemiyorum. Şunu biliyorum ki; kesinlikle bütün bu yolculuğun sonunda, bu işe başlayan Beril’le bitişindeki Beril aynı olmayacak.
Bu rolü kabul etmendeki en önemli etken neydi? İlk okuduğun zaman Suna hakkında ne düşündün? Suna karakterine hazırlanırken uyguladığın farklı metotlar oldu mu?
Senaryoyu ilk okuduğumda bunu daha önce de söylemiştim, bir sessizlik oldu içimde. Bir süre sadece etkisini yaşadım. Dönüp hem kendi hayatıma hem de çevremdeki insanların hayatına baktığımda Suna’nın hikayesindeki temalardan o kadar da uzak bir hayat yaşamadığımızı fark ettim. En basitinden Suna istediği kıyafetleri giyemiyordu, ve eğer içimizden herhangi biri bir kereliğine bile olsa bir gün istediği kıyafeti başka insanlar yüzünden giyemediyse, Suna hiçbirimize o kadar da uzak bir hayat yaşamıyor demekti. Suna’nın hayatında gördüğümüz, bizi hüzünlendiren bütün yasaklar, kurallar ve şiddet, aslında birçok insanın, kadının yaşadığı yoğunluklarının farklı olduğu durumlar. Bu beni çok etkiledi.
Oynarken bir başkası oluyorsun, sonra Beril’e geri dönüyorsun. Bocaladığın anlar oluyor mu? Duygusal veya fiziksel olarak zorlu sahneleri oynamak için dayanıklılığı nerede buluyorsun?
Oynarken bocaladığımı hissetmiyorum çünkü kendimle değil, mümkün olduğunca rolle ilgilenmeye çalışıyorum. Duygusal dayanıklılık benim için o hikayenin gerektirdiği kadar dürüst ve tutarlı anlatılmasından kaynaklanıyor. Sadece role sadık kalmaya çalışıyorum; kendimi değil, onu anlatıyorum. Onunla iyileşiyorum.
Tiyatro, sinema filmi ve televizyon; üçünün de senin için en güzel yanları neler?
Üçünün ortak en güzel yanı; oyunculuk tabii ki.
Dijital çağın ve popüler kültürün hayatımıza bir getirisi de sosyal medya oldu. Sosyal medya senin için ne ifade ediyor? Sence sosyal medyayı bu kadar hayatımızın merkezine koymak normal mi?
Her şey ilaçtır, önemli olan dozdur demişler. Ben kendi sosyal medya algoritmamdan çok ilham alıyorum. Birbirinden şahane insanlar ve fikirlerle karşılaşıyorum. Aynı zamanda, sosyal medya kendi içinizdeki toplum sesini duymak için iyi bir yer bence. Herkesin kendi olma mücadelesinde sosyal medya en büyük pratik alanlarından biri ve orada zorbalık ya da toplumsal baskılar yüzünden kendinize hep bir otosansür uygularken bulabiliyorsunuz. Ben bu yolculuğu verimli hale getirmeye, içimden geçen cümlelerin bana ait olup olmadığını kontrol etmeye ve en nihayetinde keyif aldığım içerikler üretmek için sosyal medyadayım. Ben sosyal medyadaki insanların yaratıcılığına ve eğlencesine bayılıyorum, onsuz çok daha renksiz bir hayatım olurdu.
Ünlü insanları eleştirmek hep vardı. Ancak sosyal medyayla birlikte artık ‘eleştiri çağında’ yaşıyoruz ve bu dönemde olumsuz eleştiriye rağbet daha fazla maalesef… Asla hoşgörülü olmayacağın, kırmızı çizgin olabilecek bir eleştiri konusu var mı?
Ben bir insanın başka bir insana kendi doğrularını kabul ettirmek için yaptığı, karşısındaki kişinin gözlerindeki ışığı yok etmeye yönelik, insanın mutluluğunun ve otantik benliğinin hedef alındığı her türlü yıkıcı eleştiriye karşıyım. Bunun yapıcı hali de ancak o eleştiri talep edildiğinde olur. Bence insanlar başka insanları düşünme ve eleştirme yükünden kurtulup, kendi hayatlarında mutluluğu aramalı.
Çekim öncesi sohbet ederken daha önce bir müzikalde yer aldığından bahsettin. Pandemiden önce tiyatro ve sahne sanatları izleyicisinde gözle görülür bir artış vardı pandemiyle birlikte azalmıştı ama şimdilerde ise yine artış devam ediyor. Bunu neye bağlıyorsun?
Çünkü bir hikayenin içtenlikle anlatıldığını görmek varoluşumuzdan beri kanımızı kaynatıyor. Dünya tarihinde ne pandemiler, ne yasaklar, ne aksilikler oldu da insanlar bir araya gelip iyi bir hikaye dinlemeyi ihmal etmedi. Bu birliktelik anlatan için de dinleyen için de çok özel.
Maalesef çok yorucu ve çok uzun çalışma saatleri gerektiren bir iş yapıyorsunuz. Mental olarak yoruluyor musun? Yorucu bir set gününün ardından nasıl rahatlatıyorsun kendini?
Hem mental hem de fiziksel olarak yoruluyorum tabii. Her zaman dinleneceğim kaliteli anlar yaratamıyorum. Fırsat buldukça spor yapıyorum, şimdilerde devamlı sudoku oynuyorum, o bayağı rahatlatıyor beni ve bana yaptığım işi sevdiren diziler, filmler izlemeye devam ediyorum.
Kariyerin boyunca birçok dizide/ projede yer aldın. Hayatına canlandırdığın bir karakter olarak devam etmek zorunda olsan hangi canlandırdığın karakteri seçerdin?
Bu soruyu bir süre düşündüm. Ve sanırım illa seçmek zorundaysam, Akrep dizinde Ayşem karakterini seçerdim.
Ünlü olmak, rol yapmak, magazin, dergi çekimleri… İçinde bulunduğun dünyanın, hayatın doğallığına ters düşen yerleri olduğunu hissettiğin oluyor mu? Hayatı içinden geldiği gibi, doğal haliyle yaşayabiliyor musun?
Yaşıyorum ve bu benim en az taviz vermek istediğim konu. Bir şekle girmeye çalışmıyorum, sadece kendi yolumda olmaya çalışıyorum. Ben hayatımı yaşarken ve işimi yaparken sizin de saydığınız gibi getirileri oluyor. Bunları da en kendi halimle kucaklıyorum.
Son zamanlarda edindiğin yeni alışkanlıklar, yeni keşiflerin var
mı?
Sudoku oynamaya başladım. Daha önceden de oynardım; ama şu an uykuya dalarken, set aralarında, her yerde oynuyorum ve aşırı keyif alıyorum.
Paralel evrende bir tane daha Beril Pozam olsa, sence ne işle uğraşıyor, nasıl bir hayat sürüyor olurdu?
Valla yine oyuncu olurdum sanırım. Başka bir şeyi yapmayı bilmediğimden değil, istemediğimden. Ben hayatımdan memnunum, paralel bir evrende de beni bu yola başlatacak içgüdülerim olurdu.
Seni hayatta dengede tutan şeyler neler? Bir başka deyişle, hayatının merkezine koyduğun neler var?
Dostlarım beni çok güzel dengeliyor, insanların hikayelerini dinlemek de öyle. Hayatımın merkezine en önce kendime olan sevgiyi, saygıyı ve şefkati koymaya çalışıyorum. Bu her zaman kolay olmuyor, etrafımızdaki ve içimdeki negatif seslerle mücadele etmek her zaman kolay değil ama nihai yol bu.
Bu yaşına kadar kendin için yaptığın en iyi şeyin ne olduğuna inanıyorsun?
Kendimden hiç vazgeçmemek.
Kadın-erkek ilişkilerine nasıl bakıyorsun? Mutlaka olması gereken ve asla olmaması gereken kurallar var mı sence?
Bütün ilişkilerde olmazsa olmaz sağlıklı sınırlardır diye düşünüyorum. Herkesin kendini ve ilişkiyi yaşayabilmesi için gereken sınırlar, iki farklı insan olduğumuzu unutmadan, sevgiyle ve şefkatle birlikte var olmak için en önemli unsur bence. Bir de, karşınızdaki insan zihninizi okuyamaz, mutlaka ona kendimizi ifade etmeliyiz. Sağlıklı iletişimde ısrarcı olmak gerektiğini düşünüyorum.
Yeni jenerasyon aşkı farklı yaşıyor diyor eskiler. Bu görüşe katılıyor musun, sence neyi kastediyor ya da nasıl farklardan söz ediyorlar?
Tabii ki farklı yaşıyoruz, iyi ki de farklı yaşıyoruz. Partnerlerin eşit olduğu, olmaya başladığı, her iki insanın da birey olduğunun idrakına daha fazla varıldığı, bir mecburiyet yüzünden değil, güzel gönüllerimiz öyle istediği için yaşayıp, bize uymayan yerde kendimizi korumak için bitirebildiğimiz ilişkiler var artık bu dünyada. İyi ki var.
Her şeyin fazla hızlı tüketildiği bir zamandayız… Tüketmek ve üretmek arasında hiç zaman farkı yok gibi. Sen kendi değerlerini korumak için neler yapıyorsun? An’da kalmayı mı tercih ediyorsun yoksa sürekli planlar yapar mısın?
Anda kalmak da planlar yapmak da birbirini tamamlayıcı ögeler bence. Ben güvende hissettiğim zamanlarda anda kalabiliyorum. Plan yapmak da o güven hissini sağlayabiliyor. Ne biri ne hiçbiri, önemli olan doz.
Kadınlara en çok hangi yönünle ilham olmak istersin?
Bana ilham olduklarını göstererek ilham olmak isterdim. Kadınların varlıklarıyla gösterdikleri başkaldırı ve mücadele, buna şahit olmak, içimdeki birliktelik hissini perçinliyor, bana da güç veriyor.
Seyahat etmek; başka bir şehre, ülkeye uyanmak ve sokaklarını dolaşmak… Senin için ne anlam ifade ediyor?
Offfff düşüncesi bile çok güzel. Bunu hayal ederken bile vücudumdaki kan akışını hissedebiliyorum. Yenilenme, yaşam ve keyif.
Hangi koşullarda olursan ol, ödün vermeyeceğin; eksildiğini hissettiğinde huzursuz olduğun, korumaya çalıştığın ve seni sen yapan değerlerin var mı?
Özüme duyduğum sevgi, saygı, hoşgörü ve şefkat. Bunlardan ödün vermemeye çalışıyorum.