90’ların minimal estetiği ve sokaklara olan özgün ve özgür tavrı bizlere ilham oluyor. Baskılı gömlekler, kargo pantolonlar ve denimler… Başrolde ise son dönemde Leyla ile Mecnun dizisinde izlediğimiz Deniz Işın ile Ekim sayısına merhaba diyoruz.
Röportaj: Seray Yazıcıoğlu Ezmiş / Ayşe Çağla Küçük
Fotoğraf: Mesut Yazıcı
Styling: Ali Arısoy
Makyaj: Şehrazat Naseri
Saç: Batuhan Sancar
Styling Asistanı: Gönül Soyçeri
Şu anda hayatının nasıl bir dönemindesin, kendini nasıl hissediyorsun?
Çok güzel bir tatil yaptım uzun zaman sonra o yüzden gayet dinlenmiş hissediyorum ama insan İstanbul’a gelince karmaşaya hemen dahil oluveriyor. 🙂 Daha toleranslı, daha dingin ama neşeli bir enerjim var son zamanlarda diyebilirim.
Pandemi sebebiyle hepimiz evlerimizde karantinadaydık. Hepimiz için aslında bir dur, düşün, sakin karar ver demekti sanki bu zamanlar. Sen karantina döneminde neler hissettin? Herhangi bir konuda düşünceni değiştiren şeyler oldu mu?
Kesinlikle oldu. Hepimiz biraz kişisel geliştik tabii. 🙂 Mutlu hissetmediğim, kendim olamadığım, sıkıştığım tüm enerjilerden, insanlardan ve ortamlardan uzaklaşma kararı almış bir şekilde buldum kendimi. Bu durum önce kendini sevmenin ne kadar değerli olduğunu ve aslında bunu sürekli unuttuğumuzu hatırlattı bana.
Kendinle baş başa kaldığın zamanlarda ilk olarak ne yapıyorsun? Ne yapmak sana kendini iyi hissettiriyor?
Bazen sessizliğe çok ihtiyaç duyuyorum. Aynı anda birçok şeyi düşünmek ve yapmak zorunda kalıyorum çoğu zaman. O yüzden yalnız kaldığımda sakince oturmak, düşünmemek, sadece o anda durmak çok iyi geliyor.
Kendine dair en sevdiğin şeyler ne? Katı kuralları olan, programlı yaşan biri misin yoksa her koşulda kendime göre bir şeyler bulurum deyip hayatı akışa bırakanlardan mısın?
Katı kurallarım yok. Bu hayatta her şey olabilir, herkes her şeyi yapabilir diye düşünüyorum nedense. O yüzden kuralsız olmak daha az isyankar yapıyor beni. 🙂 Akışa bırakıyorum, yani bırakmasak da akmaya devam edecek zaten. An’ları değerlendirmek daha önemli. 🙂
Hayata karşı tutumun doğru zamanı beklemek üzerine mi, yoksa fırsatları yakalamak üzerine mi?
Doğru zamanları kaçırmamak üzerine.
Olduğun yerden dönüp baktığında hayatındaki dönüm noktalarını görebiliyor musun? Bu dönüm noktalarından biraz bahsedebilir misin? Geldiğin noktada hayatın seni törpülediği yerler, yıllar içinde değişen huyların var mı?
Eskiden oldukça garantici bir hayat yaşadığımı düşününce ilk en büyük dönüm noktam İstanbul’a taşınmaktı, daha sonra istifa edip oyunculuğa başlamak diyebilirim. 5 sene önce bunları yapacağımı tahmin edemezdim. Aslında mutlu olduğum yerleri seçme sürecim böyle başladı ve katlanarak katılaşıyor. 🙂 Kendime değer vermeyi öğretti akışta kalmak.
Oyunculuk senin için ne ifade ediyor? İçinizdeki taklit etme, başka bir biçime bürünme potansiyelini ilk ne zaman fark ettiniz?
Oyun parklarında oynamakla çok benzeştiriyorum oyunculuğu. Sadece bazen bazı oyuncaklara biniyorsun ya da bir günde hepsinde oynamak istiyorsun. İstersen başka parka da gidersin. 🙂 Videolar çekmeye başladığımda gözlemlediğim kişileri, olayları, durumları yansıtmak için uğraşıyordum ve insanların “aa evet bu ben!”, “aa aynı annem” gibi tepkileriyle karşılaşınca başka biçimlere bürünmek hoşuma gitti.
Oyunculuk insanı hem fiziken hem de psikolojik olarak yoran bir meslek aslında. Peki sen oyunculuk haricinde kendini deşarj etmek için neler yapıyorsun? Hobilerin neler?
Voleybol oynamayı çok severim, örgü örmek, sudoku çözmek bunlar bana meditasyon gibi geliyor. Resim ve müzik yapmayı da çok seviyorum. Aslında sabit bir hobim yok o anda içimden ne geliyorsa, şartlar da uygunsa yakın bulduğum her hobiyle ilgilenirim.
Kısa bir süre önce dijital bir platform için yeniden çekilen Leyla ile Mecnun dizisinde yer aldın. Bu projeyi kabul etmendeki sebep neydi? Diziyle ilgili geri dönüşler nasıl?
Kabul etmemdeki en büyük sebep “Leyla ile Mecnun” olmasıydı açıkçası. 🙂 Çünkü türünün tek örneği. Muazzam bir matematiğe ve aynı anda doğallığa sahip bir iş. Komedi yapmayı her zaman çok sevdim ve Türkiye’deki komedi seyrini başka bir yere getirip derinleştiren bir işte olmak benim için büyük bir mutluluk. Çok şükür ki seyircilerden geri dönüşler de çok iyi. 🙂
Türkiye’nin ilk hız ve aksiyon filmi olacak olan “Anka” filminin kadrosunda yer alıyorsun. Nasıl bir karakterde izleyeceğiz seni. Filmle ilgili detay verebilir misin?
Mahallede genelde erkeklerin içinde büyümüş bir kız Zümrüt. Bu nedenle kendini korumak için biraz sert bir kimliğe bürünmüş ama filmde aksiyon, hız, aşk, dram derken her türlü yoğun duyguyu yaşadığına da şahit oluyoruz.
Oyunculuk dışında başka bir meslek dalıyla ilgileniyor musun? Ya da başka bir mesleğin eğitimini alacak olsan bu hangi meslek grubundan olurdu?
Valla ben küçüklüğümden beri şarkı söyleyebilmek çok isterdim. Hani ortamda sesi güzel olan kız birden söylemeye başlar ya. 🙂 Çaldığım enstrümanlar var ama söylemek bir başka.
Malum çağımız dijital, ülkemizde de bu mecralar ve projeler hızla artmaya başladı. Son zamanlarda çok popüler olan dijital platformda yayınlanan diziler hakkında ne düşünüyorsun?
Hem yapılanlar hem de yapabileceklerimiz konusunda ufkumuzu büyük ölçüde açtı bence. Farklı, sert ve gerçek konular işlenebilmesi fırsatının çok iyi değerlendirildiğini düşünüyorum dijital mecralarda.
Dijital platformlarda yayınlanan diziler, filmler tv dizilerini ve sinema sektörünü ne ölçüde etkiliyor sence? Her dizi/film başka kitlelere hitap ediyor elbette ama dijital platformların alternatiflerinin çoğalması televizyonda yayınlanan dizilerin ve sinemaların kan kaybetmesine sebep olduğunu düşünüyor musun?
Aslında biraz öyle tabii. Yani dijitalde izlerken reklama tabi olma süreleri daha kısa, hatta ücretini ödersen reklamsız, sansürsüz, daha geniş portföyde işler izleyebilme imkanı var, daha kısa süreli bölümler olması da seyirciyi aslında uzun vadede daha uzun süre ekrana kitliyor bence çünkü bölüm sonlarında sıradaki bölümü merak etme hissi insana ard arda bölümler açtırıyor ama tabii ki ana akım işlerin kemik bir izleyici kitlesi olduğunu da düşünüyorum. Sinemanın da atmosferi tartışılmaz. Hepsinin kendi içinde bir sağlamlığı var bence. Dijital mecralar; ulaşım kolaylığı ve seçme özgürlüğü nedeniyle biraz daha tercih edilebilir olabilir. 🙂
Dijital çağın ve popüler kültürün hayatımıza bir getirisi de sosyal medya oldu. Sosyal medya senin için ne ifade ediyor? Sence sosyal medyayı bu kadar hayatımızın merkezine koymak normal mi?
Hayatımızın merkezine koymanın büyük zararları var bence ama internet doğru kullanıldığında bir hazine. O nedenle sosyal medyanın da kullanım şekline göre insana avantaj ya da dezavantajlar sağladığını düşünüyorum. Hayatın bir parçası haline gelmeli günümüzde ama merkeze oturtup içinde kaybolmamaya da dikkat etmek gerek bence. 🙂
Sosyal medyanın gerçeklikten uzak bir yönü olduğunu düşünüyor musun? Yoksa kullanıcıların kendilerini gösterme, kanıtlama, popüler olma alanı mı olduğunu düşünüyorsun?
Yani kimisi gerçekten uzak kullanıyor kimisi tamamen kendini göstermek istiyor ya da kimisi sadece eğleniyor. Önemli olan yapay zekanın insan zekasına hükmeder hale gelmemesi. Orasının tamamen gerçek ya da yalan olmadığını unutmamak gerek.
Uzun zamandır yapmak istediğin ama sürekli ertelediğin ve artık yapmamın tam zamanı dediğin bir şey var mı?
2 senedir tatil yapamamıştım bu sene neyse ki acısı çıktı. Tam zamanı diyip Karaburun’da 10 gün geçirdim.
Seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi sever misin? Nereleri gezdin, en sevdiğin tatil yerleri, şehirler ya da ülkeler hangileri?
Çok severim. Erasmusla İspanya’ya gitmiştim. E tabi o zamanlar euro ucuzdu baya ülke ülke geziyorduk. Budapeşte, Prag, Amsterdam, Barselona, Venedik, Roma, Paris… Ama ben en çok Brüksel ve Amsterdam’ı sevmiştim.
Toplumun kadınlardan çok fazla beklentisi var. Hem güzel hem fit hem başarılı hem iyi bir sevgili/eş olman bekleniyor. Bu durumla nasıl başa çıkıyorsun?
Birilerinin böyle beklentileri olabilir ama insanın kendinden beklentisi dışında hiçbir beklentiyi karşılama gibi bir sorumluluğu yok bana göre. Eğer işini iyi yapmak isteyen biriyseniz başarılı olmak sizin kendinizden beklentinizdir eğer istemiyorsanız zaten başarısız olursunuz ya da yaptığınız işten tatmin olmazsınız. Oyunculuk sebebiyle göz önündeysem mesleğimi de seviyorsam eğer başarılı olabilmek için elimden geleni yaparım ama bunların “fit olmak, güzel olmak, iyi bir eş/sevgili olmak” kıstaslarını karşılamak olduğunu düşünmüyorum. Dolayısıyla bu sayılanlarla başa çıkmıyorum. Hele ki işin içine “kadın” olduğunuz için sizden bir şeyler beklenmesi girince bunun evrensel bir taciz olduğunu düşünmekteyim. 🙂
Göz önünde bir insan olarak yaş almakla ilgili endişelere sahip misin? Mesela cildin için neler yapıyorsun, belli aralıklarla uyguladığın olmazsa olmazların var mı?
Bazen garip hissediyorum 30’a yaklaştığım için ama endişelerim yok. Aksine beyazlarım çoğaldıkça mutlu oluyorum. 🙂 Cildime dermokozmetik ürünler kullanmayı tercih ediyorum genelde.
Peki; spor ve sağlıklı beslenme gündelik alışkanlıklarında ne kadar yer kaplıyor? Stresli sayılabilecek pandemi günlerinde spor aktivitelerine ağırlık verip, beslenmene dikkat edebiliyor musun? Yoksa küçük kaçamaklar oluyor mu?
Ben pandemide çok sıkı spor yaptım aslında ama sonradan yoğunluk ve işler başlayınca devam ettiremedim. Genelde sağlıklı beslenmeye dikkat ederim. Neyse ki sebze çok seven biriyim ve yemek yapmak da keyif verir, o nedenle iyi beslenebiliyorum. Fırsat bulursam yürümeye, voleybol oynamaya ve egzersiz yapmaya da zaman ayırıyorum.
Modanın kadınlara sanki uyulması ve takip edilmesi gereken bir genel kültür hadisesiymiş gibi davranılmasına karşı sen modanın neresinde durmayı tercih ediyorsun? Stil ve güzellik söz konusu olduğunda asla yapmayacağın şeyler var mı?
İçinde rahat hissettiğim şey beni özgür hissettirir, e özgürlük de insanı güzelleştirir, o yüzden bu konuda çok hassasım. 🙂 Dünyanın en güzel kıyafeti de olsa rahat olmayınca kendime güzel görünmüyorum. Stil konusunda değişiklik yapmayı severim ama rahatlığımdan ödün vermem sanırım.
Son olarak, bundan sonrası için geleceğe dair planladığın şeyler neler?
Özel olarak canlandırmak istediğim ve bunun üzerine düşünüp çalıştığım karakterler oluyor çoğu zaman, bir müzikalde yer almak isterim, tiyatroya devam edebilmeyi çok istiyorum. Açıkçası liste uzar gider aslında. Ömrüm yettiğince oynamak, şekilden şekle girmek istiyorum diyebilirim. 🙂
DENİZ İLE KISA KISA
-Dinlemekten hiç sıkılmadığın bir şarkı var mı?
Mutlaka bir yerde sıkılıyorum hepsinden. 🙂
-Kahve mi, çay mı?
Kahve.
-Herhangi bir batıl inancın var mı?
Birinden kesici bir alet alırken tükürmek olmasa da bir “tü” derim. Bir de insanlardan onlar farkında olmadan da bazen kötü enerjiye maruz kalabiliyorsunuz. Kimisi buna nazar diyor kimisi kem göz, ben kötü enerji demeyi tercih ediyorum. 🙂
-En sevdiğin film türü?
Belgesel filmler (canlı davalar, yaşanmış polisiye olaylar vs).
-Asla ağzıma sürmem dediğin bir yemek var mı?
Uzak doğudaki o kızarmış böcekler.
-Tüm dünyada en sevdiğin şehir hangisi?
Amsterdam.
-Salata mı makarna mı?
Makarna.
-Çantanda her zaman bulundurduğunun 3 şey?
Parfüm, su, kalem.
-Kedi insanı mısın yoksa köpek mi?
Kedi.
-En büyük fobin ne?
Aşırı kalabalık fobim başladı son zamanlarda, bir de bazı uçan böcekler. 🙁