Röportaj: Seray Yazıcıoğlu Ezmiş – Ayşe Çağla Küçük
Fotoğraf: Burak Elmalı
Styling: Ali Arısoy
Saç: Nesrin Can
Makyaj: Akın Sert
Mekan: Q4 Production
Çekimleri İzmir’de yapılan Sevgili Geçmiş dizisininde, canlandırdığı Azra karakteriyle dikkatimizi çeken genç oyuncu Özge Özacar ile dizisinin ekranlara veda etmesinin ardından İstanbul’da bir araya geldik.
Onu izlediğimizde bize yansıttığı canlı ve samimi hissiyatı; doğadan gördüğümüz tüm desenlerle,
Parizyen stile uyarladık.
Seni araştırırken gazetecilik mezunu olduğunu öğrendik ama bu mesleği yapmıyorsun. Oyunculuk ve gazetecilik ayrı iki meslekler hayatındaki yerlerinden bahseder misin?
Oyunculuk hayatıma üniversitemin ilk senesinde girdi. O sırada da hem okuyor hem de aktif olarak haber merkezinde görev alıyordum. 3.5 sene kadar da mutfağında yer aldığım bir alan benim için.Orada geçirdiğim, tanık olduğum her an, her olay; bana genç yaşımda yol gösteren tanıştığım herkes bugün sahip olduğum iş disiplinimin mimarları. Bugün çok ama çok severek yaptığım oyunculuk mesleğimi icra ederken daha iyi bir iletişim kurabiliyorsam, beraber çalıştığım ekip arkadaşlarım tarafından disiplinime ve çalışma azmime, öğrenme açlığıma takdir alıyorsam bunu haberciliğin hayatıma kazandırdığı prensiplere borçluyum. O yüzden oyuncu ve iletişimci ünvanlarım benim için içiçe geçmiş durumda diyebilirim. İki mesleğimi de besleyip bana iki alanda da üretme imkanı verecek projelerde yer almak için elimden geleni yapıyorum.
Gazetecilik diploman varken oyunculuk hayatında ne zaman bir kariyer planlamasına dönüştü?
Üniversiteye giriş yaptığım ilk sene, 18 yaşımdayken oyunculuk hayatıma girdi. Eğitimler almaya başladığım zamanlarsa İletişim Fakültesi’ndeki çalışmalarımla paralel gitti. Mezun olurkense öncelikli olarak arzu duyduğum ve kendimi geliştirip üretmek istediğim alanın oyunculuk olduğunu anlamış, sektörde aktif olarak da çalışmaya başlamış yolunun çok başında genç bir kadındım.
Oyunculuğunu geliştirmek adına uyguladığın yöntemler nelerdir?
Sanırım tanışabileceğiniz en eğitim alma meraklısı oyuncu olabilirim. Her fırsatta bana katkı sağlayacak workshop’lara katılmaya çalışıyorum. Son projemde karakterime oyuncu koçum Merve Taşkan ile beraber hazırlandım. Megan Campisi, Harika Uygur, Bahar Kerimoğlu, Hilal Saral geçtiğimiz sene içinde ders aldığım isimler, Zeynep Günay Tan hocamla daha evvel çalışmıştık şimdi kendisiyle Objective House’ta tekrar derslere başladım. Bunlara ek olarak şan ve dans gibi oyun alanımı açabilecek branşlarda da eğitimler aldım, alıyorum. Anlayacağınız benim için kendimi geliştirmek adına bitmek bilmeyen bir öğrenme süreci var.:)
Oyunculuk yapmaya başladığından beri en çok nelerin farkına vardın?
Önce kendimin farkına vardım diyebilirim. Karakterlere hazırlanırken onların verdiği her karara doğru, yanlış ayırt etmeksizin empati duymak kendime karşı ve çevreme karşı daha affedici ve daha anlayışlı olmamı sağladı. Üniversitede çok kıymetli bir hocamın alıntıladığı ”İnsana dair hiçbir şey bana yabancı değildir’’ sözü mesleğimle beraber benim için bu vesileyle daha da içselleşti.
Bir oyuncu için her yeni karakter yeni bir yolculuk demek. Oynadığın karakterlerin her biri eminiz ki sana bir şeyler katıyordur. Hayata başka bir karakterin açısından bakmak sana neler kazandırıyor?
Özge olarak da çokça empati kurmaya çalışan, anlamaya özen gösteren bir iletişim anlayışım var. Bu bağlamda karakterlerime adapte olmam çok daha rahat oluyor. Dediğiniz gibi geriye dönüp baktığımda oynadığım tüm kadınlar bugün var olmasalar da bende hep bir parçalarını bıraktılar. Onların bakış açısından hayata ya da içinde bulunduğum durumlara bakmak bana daha çok cesaret katıp, özgürleştiriyor.
Bir karaktere bürünmek, rol gereği bile olsa uzun set saatleri boyunca o karakter olmak psikolojik açıdan seni zorluyor mu?
Mesleğini çok seven ve sette olmaktan inanın çok keyif alan bir oyuncuyum. Çok şanslıyım ki ekip tarafından korunduğum, sevildiğim ve güvende hissettiğim setlerde çalıştım. Bir oyuncu olarak en ağır sahneme bile hazırlanıyor olsam, ekibe karşı duyduğum bu güven benim oyun alanımı inanılmaz açtı. Son projemde en çok faydalandığım yolsa karakterim için yaptığım playlist’ti. Daha çok odaklanmaya ihtiyaç duyduğum zamanlarda da hep ekibim bu çalışma yöntemimi bildiğinden bana yardımlarını hiç esirgemedi, ihtiyaçlarımı hep gözetti. O yüzden diyebilirim ki, güzel bir ekiple çalışınca gerek fiziki gerek mental zorlukların altından kalkmak çok daha kolay oldu benim için.
Oynadığın Sevgili Geçmiş dizisi ekran hayatına erken veda etti. Tüketim toplumundayız ve istemsizce buna dahil oluyoruz. Sen sektörel açıdan baktığında dizilerin,filmlerin bu kadar çabuk tüketilmesini ve vazgeçilmesini neye bağlıyorsun?
Bu duruma sık sık kafa yoruyorum ve kendi adıma neler yapabilirim diye de çokça düşünüyorum. Bir yandan kendi jenerasyonum başta olmak üzere, uzun süreli içeriklere karşı sabrımızın hepimizde azaldığını söyleyebilirim. 30 saniyelik sosyal medya içeriklerine bile kimi zaman tahammül gösteremiyorken 120 dakika dizi seyrettirme fikrini çok akla yatkın bulmuyorum. Buna ek olarak küreselleşmenin de etkisiyle çok fazla dizi, film içeriğine ulaşabilir hale geldik, bu da özgün senaryoların ayrışmasını ve öne çıkmasını sağladı. Bu kadar çeşitliliğin olduğu yerde izleyicinin dikkatini sezon boyu işin üzerinde tutmak bu sürelerle gerçekten kolay değil. Bir de internet izlemelerinin inanılmaz arttığı şu günlerde ölçüm sisteminin acilen değişmesi gerektiğine inanıyorum.
Bir dizi bittiğinde hayat verdiğin karakterle nasıl vedalaşıyorsun?
Her bir hikayenin bitişi aslında yepyeni bir maceraya başlayacağımın habercisi olsa da Azra’nın vedasına çok ağladığımı söyleyebilirim. Hayata ve yaşadıklarıma da romantik bakan biri olduğumdan, Azra’nın hikayesi mutlu bitse dahi devamında neler yaşayacağını bilemeyecek olmak içimde bir boşluk yarattı. Final haberini aldığım hafta, İzmir’e ilk geldiğimde benimle beraber büyüsün diye düşünüp aldığım zeytin fidanını Alaçatı’da çok güzel bir yere diktim. Azra’dan ve benden bir parça İzmir’de kalsın istedim. Sanırım en büyük vedam da orada oldu.
Sete ilk geldiğin an çekim bitene kadar enerjinden ve samimiyetinden hiçbir şey kaybetmedin. İnsanlara karşı hep böyle önyargısız ve sevecen mi davranırsın?
Öncelikle çok teşekkür ederim tüm bu güzel sözleriniz için. Tanıştığım her insana, hayatında neler yaşadığını, başından neler geçtiğini bilmediğimi bu yüzden saygıyla yaklaşmam gerektiğini düşünerek yaklaşırım. Üstelik çekimimiz gibi, benim daha güzel gözükmem, daha iyi hissetmem için çabalayan ve çalışan insanlarla çevrili olduğumda bu emeğin karşılığını elimden geldiğince nazik davranarak vermeye çalışıyorum, buna bir de enerjik hareketli halim eklenince keyifler yerinde oluyor diyebiliriz.:)
Hayatında olmazsa olmaz dediğin şeyler neler?
Her halimi bilen, verdiğim kararlar ne olursa olsun özümü seven, fikirlerine inanılmaz saygı duyduğum ve tıkandığım noktalarda muhakkak yardımlarına koştuğum varlıklarına hep şükrettiğim çok güzel dostlarım var. Hayatın tüm inişlerini çıkışlarını göğüslememi sağlayan o can dostlarım olmazsa olmazım. Geri kalan her şey çözülür, yerine konulur.
Herkesin hayatında dönüm noktaları vardır. Sizin için neydi bu?
En başından bu yana anlatsam roman olur tadında bir hikayesi var benim için Sevgili Geçmiş dizisinde canlandırdığım Azra karakterini almamın. Bugün dahi dostlarımla paylaştığımda sanki dün yaşamışım gibi aynı heyecan, aynı duygusallık ve gururla anlatıyorum hikayemizi. Ve onayı aldığım andan itibaren biliyordum ki Azra benim için, hayatım için bir milat olacaktı. İçimde hep bunu hissettim. İlk set günüme de bu heyecanla çıktım, final planımı çekerken de aynı heyecan ve ilk günkü arzuyla oynadım. Bugün de gönül rahatlığıyla söylüyorum ki Azra benim için, hayatım için en büyük dönüm noktası oldu.
Ailenden öğrendiğin en önemli öğüt, hayat dersi ne?
Çok kalabalık olmamakla birlikte, kadın figürlerin baskın ve çoğunlukta olduğu bir ailede büyüdüm. Birbirinden farklı karakterde, düşüncede kadınlarla büyümek onların tecrübelerinden beslenmek beni kesinlikle ayakları yere daha sağlam basan biri haline getirdi. Özellikle çalışan bir annenin kızı olmak bana çok küçük yaşta kendi sorumluluklarımın bilincinde olmayı, bunları yerine getirmeyi ve muhakkak büyüdüğümde bir meslek sahibi olup her zaman kendi paramı kazanmam, kendi başıma yetmem gerektiği bilincini kazandırdı. Eğer bugün özgürlüğüne düşkün, 17 yaşından bu yana kendi parasını kazanan, kendi kendine geçinebilen, ev çekip çevirebilen bir genç kadınsam, bunda ailemdeki güçlü kadınların etkisi paha biçilemez.
Güzel bulduğun bir kadın hangi özelliklere sahip? Sence bir kadının güzelliğine en çok zarar veren şeyler ne olabilir?
Özgüveni yüksek, kendiyle barışık, gözlerinin içi gülen hemcinslerime bayılıyorum. İçi, dışı ayrı güzel kadınlarla tanıştığımda da muhakkak bu güzelliklerine iltifat etmeye de bayılırım. Yaydıkları pozitif enerjiye hayran oluyorum. Abartı makyajın, özellikle günümüzde tek tipleşen görünümlerin güzelliklere gölge düşürdüğüne inanıyorum. Yine de benim için en kritik şey kişinin iyi niyeti. İçinde negatif enerji barındıran, ben merkezli karakterler kadın erkek fark etmeksizin gözümdeki tüm güzelliklerini yitirtiyor.
Saç, vücut ve cilt bakımı için nasıl bakımlar yapıyorsun? Yaz-kış çantandan ayırmadığın kozmetikler var mı?
Hava şartlarından ve şekli gereği yıpranmaya çok müsait olduğundan saç bakımımı hiç eksik etmiyorum. Argan yağı; her gün düzenli kullandığım, saçlarım nem kaybedip elektriklendiğinde hemen imdadıma yetişen en elzem ürünüm. Cildim konusunda küçüklüğümden bu yana çok şanslıyım, sağlıklı bir yapım var. Fakat yine de hem duştan sonra hem makyaj öncesi kullandığım nem kremlerim var.
Giyim tarzını hangi kategoriye sokarsın? Stil sahibi olmak adına hangi parçaları ya da hangi renkleri asla kullanmazsınız?
Açıkçası stilim konusunda müthiş bir çeşitliliğim var diyebilirim. Sporcu yanımdan dolayı günlük hayatımda rahatıma çok düşkünüm, bir diğer yandan cool ve kendimi daha feminen hissettiğim; hatlarımı ve boyumu öne çıkaran kombinler yapmaktan, postal ve uzun fransız vari paltolar giymekten, fötr şapkalar takmaktan inanılmaz keyif alıyorum. Bunlar dolabımın olmazsa olmazları. Turuncu tonlarını pek kendime yakıştırmıyorum o yüzden fazla tercih etmiyorum.Vücut ölçülerime yakıştırmadığım oversize parçalardan da mümkün mertebe uzak duruyorum.
Bir ülke/şehir olsaydın hangisi olurdun? Neden?
Yurtiçi yurtdışı fark etmeksizin uçuşlarına daima erkenden gidip o havayı solumaya bayılan bir insan olarak sanırım ülkeden ziyade bir havalimanı olurdum. Her ülkeden milyonlarca insanın yolcu olduğu, birbirine yargılamadan baktığı, aynı ortamda bulunduğu için asla şaşırmadığı, yadırgamadığı, tüm haliyle kabul ettiği envai çeşit insanın barındığı belki de tek yer. Benliğimdeki empati, tahammül ve iletişim açlığını zihnimde buluşturan, bulunmaktan da en çok keyif aldığım yer olduğundan bu sorunuza cevabım havalimanları. 🙂
Filmlerini izlemekten asla sıkılmayacağın bir yönetmen, okumaktan asla vazgeçmeyeceğin bir yazar var mı?
Kendimi bildim bileli Beyoğlu Sineması’na gidip kendi başıma film izlemek en büyük terapim. Orada izlediğim her film bende iz bırakıyor. İsim olaraksa Nuri Bilge Ceylan benim için apayrı bir dünya. Salondan insanı derin düşünceler içinde çıkaran, film perdede bitse bile günlerce zihninde sürekli oynatan inanılmaz bir yönetmen. Kış Uykusu’nu Atlas Sinemasında izlediğim günü ve sonrasında Paris’te metroda afişini gördüğüm andaki heyecanımı bugün dahi hatırlıyorum. Çok, çok istiyorum bir gün kendisiyle çalışmayı. Okumaktan en keyif aldığım isimlerde de başı Stefan Zweig çekiyor. Bir Kadının Yaşamından 24 Saat’i okumasını herkese şiddetle öneririm.
Başkalarının seninle ilgili düşüncelerini ne kadar önemsiyorsun?
Birkaç yıl evvel bu konuda çok daha kırılgandım. Şu an 24 yaşındayım ve 2019’un bana kattığı en güzel şey kendime daha çok sahip çıkmak ve aldığım kararların daha çok arkasında durabilmek gücünü kendimde bulmak oldu. “Tavsiye almayacağın kişiden eleştiri alma” sözüne bu sene çok hak verdim ve içselleştirdim. Sanırım bu da biraz yaşla ve tecrübeyle gelen bir durum. Kariyersel olaraksa, bana katkı sağlama amacıyla yapılan, altında iyi niyet barındıran her türlü olumlu, olumsuz eleştiriyi dinleyip oradan ne ders alırım diye çok düşünüyorum. Sosyal medyadan gelen bu tarz yapıcı yorumlara da vakit buldukça dönüş yapmaya, kendimi daha doğru ifade etmeye çalışıyorum.
Senin tahammül sınırlarını neler zorlar?
Tanışabileceğiniz sabır eşiği en yüksek insanlardan biriyim, bu konuda yakın çevremde bir hayli meşhurumdur. Benim için en kritik nokta iyi niyet. Eğer ki iyi niyetimin, anlayışla yaklaşmamın suistimal edildiğini hissedersem benim için bardak kesinlikle taşar ve hemen arama mesafe koyarım. Bir de işe karşı disiplinsizlik asla tahammülümün olmadığı bir konu. Onun dışında tabiri caizse peygamber sabırlı bir yapım var.:)