Röportaj: Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Eren Aytaç
Styling: Ali Arısoy
Makyaj: Selen Karabulut
Saç: Taner Kuyu
Fotoğrafçı Asistanı: Efe Yurdaer
Nasıl başladı oyunculuk serüveni, nasıl bir hikaye var arkasında? Oyunculuğun senin için doğru meslek olduğunu ne zaman anladın?
Serüvenin arkasında oldukça sıradan bir hikaye var aslında. Tesadüfen denk gelinen insanlar… Hadi gel seni ajansa kaydedelim demeleri. Başında hiç önemsememiştim. Aklımda olmayan, düşünmediğim bir şeydi oyunculuk. Mimar olup, evler, oteller tasarlamaktı hayalim ama şu an canlandıracağım karakterleri tasarlıyorum, onları inşaa ediyorum her seferinde. Ne düşündüm ve ne oldu, hayat gerçekten çok garip. Pandemi sürecinde elimizde olmayan sebeplerden dolayı setlerden uzak kaldık. Hep bir şeylerin değerini kaybedince anlarız ya, benim de tam olarak böyle oldu. Bana keyif veren, beni sağlıklı kılan yaptığım işmiş. İnsanlarla kurduğum sevgi bağıymış. Bu süreç içinde oyunculuğun benim için doğru meslek olduğunu anlamış oldum.
Genç yaşta oyuncu olmak ve bu kadar büyük kitleler tarafından tanınır olmak nasıl bir deneyim?
16 yaşından beri setlerdeyim. Birçok insan tanıdım iyisiyle kötüsüyle. Heybeme çokça arkadaş, çokça ders ve çokça kural attım. Küçük yaşta bu kadar insanla çalışmak, hayatı erkenden öğrenmemi sağladı. Şu an iyi ki diyorum. Bir şeyleri doğru ve iyi yapıyorsam sebebi biriktirdiklerimdir, hem ahlaki olarak hem de iş olarak. Büyük kitleler tarafından tanınmak değil isteğim. 🙂 Güzel kalpli kitleler tarafından sevilip, sayılmak. Onlara dokunabilmek…
Oyuncu olmanın en çok nesini sevdin? Ünlü olmakla ilgili seni en çok şaşırtan şey ne oldu?
En sevdiğim tarafı bir önceki soruda da dediğim gibi “onlara dokunabilmek”. Mutluyken, hüzünlüyken, öfkeliyken, umutluyken, umutsuzken hangi his o an hangi duyguysa kendilerinden bir parça bulsunlar istediğim. Muhakkak buluyorlardır gelen mesajlardan, yoğun ilgiden anladığım bu ve inanılmaz mutlu oluyorum. Aynı zamanda da şaşırıyorum. Bu kadar kalabalıkla ortak dili, doğru frekansı yakaladığımız için. Günün sonunda yine iyi ki diyorum. 🙂
Oyunculuk yapmaya başladığından beri en çok nelerin farkına varmaya başladın?
Kendimi keşfetmeye başladım. Sınırlarımı, potansiyelimi görebildiğim bir yoldayım. Sonu olmayan, bitmek bilmeyen…
Ünlü olmak herkese çok cazip gelse de aslında çok zor bir durum. Ünlü olduğun için kendini frenlemek zorunda kaldığın durumlar oluyor mu? Günümüzde ünlü olmanın nasıl bir his olduğunu düşünüyorsun? Eğer ünlü olmasaydın bu bakış açısına asla kavuşamazdım dediğin farkındalıklar var mı?
Çok geniş kitleler tarafından tanınıyor, takip ediliyoruz. 7’den 70’e tabirinin gerçek bir örneği yaptığımız iş. Bizi örnek alan küçüklerimiz, yaşıtlarımız oldukça fazla. Benim doğrum, gerçeğim neyse onlara da bunu yansıttım hep. Ben hep olduğum gibiyim. Kalıplaşmış cümlelere, maskelere, Olmadığım biri gibi davranmaya hiçbir zaman ihtiyaç duymadım. Yaptığım iş karakterimi değiştirmedi. Hayatımı yaptığım işe göre şekillendirmedim. Öğrenciyken de durum böyleydi. Yapmak istemediğim şeyleri yapmadım. İstediklerimi de sonuna kadar yaptım. 🙂
Sol Yanım dizisinde Biricik karakterini canlandırıyorsun. Seni bu karaktere çeken şey neydi?
Güç. 🙂
Senaryoyu ilk okuduğunda canlandıracağın karakter sana neler düşündürmüştü? Rolüne nasıl hazırlandın?
Senaryoyu okur okumaz onunla bir bağım oluştu. Şimdiye kadar canlandırdığım hiçbir karaktere benzememekle birlikte benziyordu da. Zengin, havalı , başarılı evet bunu biliyoruz ama o hâlâ bir kız çocuğu, sevgisiz büyütülen.. Dışı kalabalıklarla dolu ama içinde yalnız yaşayan… İçindeki savaş da buradan geliyor. Yaptığı söylediği her şey bundan. Dengesiz ama dengesizliğin en güzel şekilde dengelenmiş hali.
Her oyuncunun birlikte oynamak istediği bir oyuncu ve canlandırmak istediği bir karakter vardır. Sen kiminle oynamak ve nasıl bir karakteri canlandırmak istersin?
Ah tabi ki de Al Pacino. 🙂 O dönemde olup Scarface gibi bir filmde rol almak o kadar çok isterdim ki… Düşüncesi bile heyecanlandırıyor. Elvira Hankock’u bir de ben yaşatmak isterdim. Ama tam olayın merkezine , zekasıyla, gücüyle tüm işlerin içine karıştığı şekilde. 🙂
Şu dönemde rol kabiliyeti sence oyuncu olabilmek için ilk aranan nitelik mi? “İyi oyuncu”yu tanımlamanı istesek, neler söylersin?
Benim için iyi oyuncu; canlandırdığı karakteri gerçek anlamda bize yaşatan, inandırandır. Bu soruyu kesinlikle bir seyirci olarak yanıtlıyorum. İzlerken o an ki yaşadığı duygu bana geçiyorsa, ben bunu kalbimde, zihnimde bir yerde hissediyorsam benim için ötesi yok.
Şu anda piyasada o kadar çok genç oyuncu var ki, sen kendine artı değer katmak adına bir şeyler yapma ihtiyacı duyuyor ya da “bir gün unutulur muyum, piyasa beni de dışarıda bırakır mı?” gibi endişeler taşıyor musun peki?
Hiç öyle bir endişem yok. Kendimden emin olduğum, bir şeyleri doğru yaptığım sürece iz bırakacağımı düşünüyorum. Aksi bir durumda köşeme çekilmeyi de bilirim.
Yaptığın iş haricinde seni bu hayatta en çok ne heyecanlandırıyor?
İş dışında beni heyecanlandıran, enerjimi yükselten şeylerden biri de resim yapmak. Resim yaparken hiç bu boyutta değilmişim gibi hissediyorum ve kendimi o an kendi kurduğum dünyada dolaşırken buluyorum. Tabii yanında da en sevdiğim şarkılardan oluşan bir çalma listesi olacak. 🙂
Oyunculuk dışında başka meslekte ya da alanlarda kendini geliştirmeyi düşünüyor musun?
Dediğim gibi resim yapıyorum. Aynı zamanda okulunu okuyorum. Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği. Ama mezun olmama daha çok zaman var orası ayrı. İlk sergim lisedeydi. Uzun zaman oldu, yeni sergi açmanın çoktan vakti geldi. Fırsat buldukça yağlı boya tablolar yapıp sergi açmak istiyorum.
Hayatında yakaladığın ve değerlendirdiğin en büyük şansın ne olduğunu düşünüyorsun?
Oyunculuk yapmam için uzatılan eli tutmam benim için en büyük şans. Doğru proje olduğunu hissedip hadi yapalım dediğim gün, bugün burada olmama sebep olan gündür.
Kendini ekranda gördüğün o ilk anda neler hissettin?
Çok utandım gerçekten. Hâlâ kalabalık bir şekilde diziyi izliyorsak utanırım.
Sınırları olan biri misin? Asla tahammül edemiyeceğin şeyler var mı?
Tabii ki de sınırlarım var. Asla tahammül edemeyeceğim şeylerden biri sahte samimiyet. İnsanların olduğu gibi davranmaması… Her zaman kaçmışımdır böyle insanlardan. Kendime ait kabuğumda oldukça mutluyum.
Kendinle barışık mısın? Değiştirmeye çalıştığın bir yönün var mı?
Barışık olduğum kadar sevmediğim yönlerim de var. Kim dört dörtlük olabilir ki. İş ile ilgili ya da özel hayatımla ilgili, kafama uymayan bir şey yaşandığında çok fazla takılıyor, sorguluyorum. Yaşanmış ve yaşanacak olan her şeyi akışa bırakmak gerektiğini düşünen biri olarak kendimle çelişiyorum bazen. Peki değiştirmeye çalışıyorum mu, eh işte. 🙂
Kimi çok yakından tanımak, sadece bir günü baştan sona o kişiyle geçirmek isterdin?
Pablo Picasso. Onun yanında en azından 1 gün çıraklık yapmak isterdim. Ressam, şair, oyun yazarı… Konuşacak çok konu, tartışılacak çok durum var. Onu gözlemlemek, gününü nasıl geçirdiğini bilmek isterdim.
Çocukken hepimizin hayal gücü en el değmemiş halinde, bahanelerden uzak, sınırsınız… Sen o zamanlarda en çok neyin hayalini kuruyordun?
O zamanlar ileride çok başarılı olmanın hayalini kuruyordum. Doktor olup insanların hayatını kurtarmak istiyordum. Doktor olmadım ama şu an da insanların hayatına dokunabiliyorum.:) Hayalimi gerçekleştirdim diyebilirim.
Güzel olmak, güzel kalmak üzerine bir kaygın var mı? Sabah kalkınca güzel hissetmezsen kötü hisseder misiniz mesela?
Güzel insan olmakla ilgili kaygılarım var. Doğrularımdan şaşmak gibi. Kaygı da değil aslında, olmamasını istediğim şey bu diyebilirim. Sabah uyandığımda yüzümün güzelliğinden çok iç enerjime bakarım. İyi ve sağlıklı hissediyor muyum diye. Yeni bir güne uyanmışım, hayattayım, sağlıklıyım, yüz güzelliğinden çok daha önemli bunlar.
Yoğun geçen bir çekimin ardından vücudunu, cildini, ruhunu dinlendirmek adına neler yapıyorsun?
Sıcak bir duş, sakin bir müzik ve sonrasında da uyku. Çok uykusuz kalıyoruz. Uyuyup dinlendikten sonra ekstra bir şey yapmama gerek kalmıyor.
Modayla aran nasıl? Gardrobunun vazgeçemediğin parçaları neler?
Moda olan şeylerden her zaman kaçmışımdır. Herkeste olan, birbirinin kopyası her şeyden kaçıyorum. Benim olmazsa olmazım eşofmanlarım. Her zaman, her yerde huzurla giyebilirim.
Sağlıklı beslenmek ve spor yapmak hayat rutininin içinde var olan şeyler mi?
Spor yapmak yeni kazandığım bir alışkanlık. Çok da sevdim. Tatildeyken sürekli spor yapıyordum ve işe yaradığını gördükçe motive oluyordum. Şimdi set programından zaman buldukça spor yapabiliyorum. Sağlıklı beslenmeyle formumu korumaya çalışıyorum. Setimiz çok yoğun her boşluğu lehine çevirmemiz gerekiyor.
Şu anda en çok nerede ve ne yapıyor olmayı dilerdin?
Bir ağaç evde şömine başında hiçbir şey yapmamak ve düşünmemek istiyorum.
Son olarak, zamanda yolculuk yapma şansın olsa hangi yıla gitmek isterdin?
Felsefenin, bilimin, eşsiz sanat patlamalarının olduğu döneme yani Rönesans dönemine gitmek isterdim. Ah bir de tabii 60’lar ve 70’ler Amerika’sına. 🙂
Cemre ile Kısa-Kısa
-Dinlemekten hiç sıkılmadığın bir şarkı var mı?
Dinlemekten sıkılmadığım bir sanatçı dostum var. Cem Adrian.
-Kahve mi, çay mı?
Kahve.
-Herhangi bir batıl inancın var mı?
Yok.
-En sevdiğin film türü?
Korku/Gerilim.
-Tüm dünyada en sevdiğin şehir hangisi?
Venedik ve Floransa.
-Salata mı makarna mı?
Makarna.
-Çantanda her zaman bulundurduğunun 3 şey?
Parfüm, güneş kremi ve kuruyemiş.
-Kedi insanı mısın yoksa köpek mi?
Kediii!
-En büyük fobin ne?
Fobim yok.