Röportaj: Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş Fotoğraf: Baran Altındağ
Styling: Merve Özmen Saç: Mert Pekgüzel Makyaj: Gizem Ergin Styling Asistanı: Şevval Doğusoy
Son dönemde “Benim Adım Melek” dizisi ile ekranlarda olan, başarılı ve güzel oyuncu Ece Özdikici ile çok keyifli bir söyleşi ve çekim gerçekleştirdik.
Oyunculuk hikayen nasıl ve nerede başlıyor?
Liseden sonra konservatuar sınavlarına hazırlandım. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı sınavlarını kazandım ve eğitimime başladım. Hikayesi eylem olarak burada başlıyor ama ilk ne zaman gönlüme düştü derseniz, çocukluğumda. Çocukken izlediğim çocuk oyunlarında sahneden gözümü alamazdım. Pır pır bir heyecan hisseder, çok inanılmaz bulurdum yapılanları.
Kariyerin için yaptığın en iyi şeyin ne olduğuna inanıyorsun?
Her söyleneni dinlememek, dinleyeceğim kişiyi seçmek, kendime ve iç sesime güvenmek, hata yapma özgürlüğü ve eğlencesini tatmak. Benim için çok önemli.
Her dizi her karakter eminiz ki sana yeni bir şeyler katıyor. “Benim Adım Melek” dizisinde canlandırdığın “Funda” karakteri senin hayatına neler kazandırdı?
Mantığın sevginle dengede olmadığı sürece sen sen olmaktan çıkabilirsin. Aşkta her şey mübah asla değil. Yoksa kendine ve başkalarına zararların olacaktır.
“Benim Adım Melek” dizisi için bir süredir Gaziantep’tesin. Pandemi döneminde, yaşadığın şehirden uzakta olmak sana neler hissettirdi?
Ekip olarak sürekli çalıştığımız için ve aynı otelde beraber kaldığımız için yalnızlık hissine girmedim ben. Aksine beraber olmak çok şanslı bir durum oldu. Pandemiden bağımsız, iki yıldır evimden ve hayvanlarımdan ayrı çalıştığım için büyük bir özlem içerisindeyim.
Seni ilk izlediğimiz günden bu yana hayatında neler değişti?
O kadar çok ki. Bir başlasam sayfalar yetmez. Genel ve yuvarlayarak söyleyecek olursam, kendime ve başkalarına karşı biraz daha esnek hale geldim ki bu konuda gideceğim daha çok yol var. Bir kural değil ama bana daha rahat bir yaşam sunacak bir şey. Her daim kendimi suçlamaktan vazgeçmek hayatımdaki bir başka büyük değişiklik. Tüm bu anlattıklarım yaşananları farklı görmemi, farklı yaşamamı sağlıyor.
İzlerken en çok kendine ne için kızıyorsun ve neden gururlanıyorsun?
Kendime kızmıyorum. 🙂 Çalışkanlığımla her zaman gururlanırım. Beceririm, yaparım veya yapamam oralarını bilmiyorum ama ben çalışırım. Çok zevk alırım çalışmaktan.
Oyunculuk adına kuralların var mı?
Ne tür kurallar demek istiyorsunuz bilmiyorum ama çalışmak, yönetmenim ve partnerimle iletişim kurmak, anlamaya çalışmak olmazsa olmazlarım. Birbirimizi anladığımızda normal olarak güvende hissediyorum.”Aman bana ne, nasıl oynarsa oynasın ben böyle oynayacağım” demek bana göre değil. Ekip işi olduğu için oyunculuk yapmayı seviyorum. Beslemek ve beslenmek, oynarken en sevdiğim şey. İnsanlarla ilişkilerimde de zevk aldığım şey bu zaten.
Beraber bir projede yer almayı istediğin, idolüm diyebileceğin bir oyuncu var mı?
O kadar çok ki, birilerini söylemezsem üzülürüm, saygısızlık olur gibi… Bu zamana kadar oynadığım tüm oyunculara şükrediyorum.
Set dışında sana kalan vakitlerde hayatın nasıl? Neler yapmaktan hoşlanıyorsun?
Resim yapıyorum, piyano çalışıyorum, evimle ve hayvanlarımla ilgilenmeyi seviyorum.
Hayatınla ilgili karar verirken cesur musun?
İyi düşünüp, doğru karar veriyorum. Evet cesurum. 🙂
Şu anda hayatında nasıl bir dönemdesin?
Yine başlangıç, yeni başlangıç… 🙂
En büyük hayalin ne?
Bu soru karşıma çıkınca hep zorlanıyorum. Hayallerim var ama sanırım onları gözümde büyütmediğimden cevap veremiyorum. Mars’a gideyim gibi bir hayalim olmadığından hiçbiri bana çok büyük gelmiyor. Belki, hatta büyük ihtimalle, başkasına söylesem biri diyecek ki ”aman ne var bunda’’ diğeri diyecek ki” daha ne olsun!”. Bu konular biraz öyle.
Hayatın üstüne geldiği anlarla nasıl baş edersin?
Edemem. Etmeme hakkımı kullanırım. Benim çok güçlü olduğumu söyler arkadaşlarım. Durumlar çok zorladığında bir şekilde yürüyorum hep. Doğru. Çok kötü olduğum zaman oluyor elbette. Bir patlama noktası geliyor normal olarak. Belki az geliyor çoğu insana göre ama geliyor neticede. Koyveriyorum. Kötüyüm, baş edemiyorum, şu an yapamıyorum diyorum kendime ve herkese.
Hayatının dönüm noktasının ne olduğunu düşünüyorsun?
İlk kedim Limon’u sahiplendiğim zaman.
Hayallerini süsleyen uzak seyahatler var mı?
Seyahate bayılıyorum. Olmaz mı? Yalnız gezmeyi de severim ama seyahat denince sevdiklerinle olanı güzel.
Aşk sana ne kadar yakın?
Hep çok yakın olmuştur. İnsanın niyeti olsun. Çok yakın.:)
Aşkta nasıl birisin? Aşk sende nasıl bir değişim yaratıyor?
Tam bir vaka. Sadece aşkta değil, birini çok sevince de öyle oluyor bende. Görmek istediğim gibi görüp, burnumun ucundaki şeyi görmezden geliyorum. Beni incitecek şeylere aşırı sabır gösteriyorum. Büyüyorum, öğreniyorum ben de… 🙂 Diğer yandan herkes gibi inanılmaz mutluluk, yüksek enerji hissediyor, hayaller içinde buluyorum kendimi. Ben birlikte olmak ve yol almaktan çok mutlu oluyorum.
Kalbin en çok neye kırılır?
Yalnız bırakılmaya.
Kendini, karakterini tanımlamanı istesek, bize neler söylerdin?
Verme alma dengesi iyi kurulduğunda kendimi çok güvende hissediyorum. Hayatıma giren herkesle bu denge çok önemli benim için. Birlikte üretmek, hayal kurmak, bir şey için benzer arzular duymak, harekete geçmek, beraber zaman geçirmek, emek vermek çok keyif aldığım, olmazsa olmaz mutluluk kaynağım. Hayvanlar hayatımın her yerinde. Onun dışında kendimi anlatırken herkes gibi ben de zorlanıyorum. Mutlaka sürekli değiştiğimizden anlatamıyoruz. Saydıklarım yerine oturan şeyler.
Güzellik senin için ne ifade ediyor? Güzelliğine düşkün müsün?
Güzellik doğada bu kadar önemli iken benim için olmaz mı? Güzelliğime düşkünüm. Kendime bakmayı seviyorum.