Genel Ünlüler

Damla Colbay: İddialı ve Cool

5
(3)

Röportaj: Seray Yazıcıoğlu Ezmiş – Ayşe Çağla Küçük
Fotoğraf: Yunus Emre Çetin
Styling: Kuaybe Gider
Makyaj: Itır Arun

Oynadığı her rolle biraz daha yükselişe geçen, başarılı ve güzel oyuncu Damla Colbay ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Karşıyakalı olduğunu biliyoruz. Karşıyaka’dan İstanbul’a uzanan yolculuğunu senden dinleyebilir miyiz?

Dokuz Eylül Üniversitesi Oyunculuk Anasanat Dalı Bölümü’nde okuyordum. İkinci sınıfı bitirdiğimiz yaz staj yapmamız gerekiyordu. Ben de tüm staj başvurularımı İstanbul’daki tiyatrolara gönderdim. İçlerinden biri kabul etti. Böylece İstanbul’a gelme şansım oldu. Staj yaptığım o bir ay içinde menajerim Yasemin Özbudun’la tanıştım ve birlikte çalışmaya başladık. Birkaç deneme çekimine gittim ve ilk dizim olan Kara Para Aşk’a Demet karakteri olarak seçildim. Böylece İstanbul’a yerleşme kararı aldım ve düzenimi burada kurdum.

Oyuncu olmaya nasıl karar verdin? Oyunculuğun seni manevi olarak en tatmin eden yönü nedir?

Üniversite sınavlarına hazırlandığım dönemde okulda küçük bir tiyatro topluluğu oluştu. Ben de bu grubun içine dahil oldum. Sınav döneminde olduğum için çok stresliydim. Ne okumak istediğime ve hangi mesleği yapmak istediğime de henüz karar vermemiştim. Sınav sonucuma göre bir yere yerleşirim diye düşünüyordum. Zamanla provalara devam ettikçe, çok mutlu olduğumu ve bütün stresimi unutup nefes aldığımı hissettim. O zaman ömrüm boyunca yapmak istediğim mesleği bulduğumu fark ettim ve oyuncu olmayı seçtim. Üniversite sınavının yanında bir de tirat hazırlayarak yetenek sınavlarına hazırlanmaya başladım. Bu süreçte en büyük destekçim de ailem oldu. Tek bir şartları vardı. Herhangi bir bölümü kazan ve yetenek sınavını da kazanırsan seçim şansın senin olsun. Üniversite sınav sonucum açıklandı, Edebiyat Bölümü’nü kazandım. Birkaç hafta sonra da yetenek sınavının sonuçları açıklandı. Onu da kazanmıştım ve oyunculuk okumak istediğimi söyledim. Dediğim gibi ailem en büyük destekçimdi ve kararıma saygı duydular. Oyunculuk yaparak kendime dair pek çok yeni şey keşfediyorum. Hislerimi dinlemeyi, anda kalmayı öğreniyorum. Ayrıca oynadığım her karakterde hayatımdan yansımalar var. Karakterin yaşadığı süreç aynı paralelde günlük yaşantımda da kendini gösteriyor. Sorun olarak gördüğüm şeyleri bile, karakterle vedalaştığımda hayatımdan çıkardığımı fark ediyorum. Bu hep böyle oldu, hiç şaşmadı. Bu anlamda manevi katkısını kelimelerle ifade etmem mümkün değil.  Benim için oyunculuk çok değerli ve büyülü.

Olumlamalar ile çok yakından ilgilendiğini biliyoruz. Reiki ve Teta isimli şifa yöntemlerine hala devam ediyor musun? Bu şifa teknikleri senin hayatına neler kattı?

Evet ikisine de devam ediyorum. Hatta bu evde kalma sürecini bitirir bitirmez, eğitimlerini alıp ben de insanlara şifa vermeye başlayacağım. Zamanının geldiğini hissediyorum. Yakın zamanda nefesle de tanıştım. Bir süredir düzenli olarak nefes terapileriyle doğru nefes almanın mucizelerini de keşfetmeye başladım. İnsan olarak kendimi keşfetmeye, olanın ardındakini görmeye karşı büyük bir merak ve heves içerisindeyim. Bu yüzden doğru kişilerle doğru teknikleri hayatıma katmayı seviyorum. Bilinçaltımda şifalandırdığım her konunun karşılığını günlük hayatımda da alıyorum. Tüm bu süreç şu anki Damla olmamı sağladı ve şu anki Damla’yı çok seviyorum.

Oyunculukta ulaşmak istediğin hedef ne? Herkes tarafından tanınan ve hatırlanacak bir oyuncu olmak mı yoksa seni tatmin olmuş hissettirecek noktaya ulaşmak mı? Hedeften ziyade bir hayalim var.  Günün birinde bir Almodovar kadını olabilmek. Pedro Almodovar’la çalışma şansını yakalayabilmek. Mesleğime çok saygı duyuyorum ve oyunculuğu bana verilmiş bir şans olarak görüyorum. O yüzden olabildiğim en iyi ve üst halime ulaşana kadar çalışacağım.

Televizyon oyunculuğu ve tiyatro oyunculuğunun çok farklı olduğunu biliyoruz.  Kariyerine tiyatroyu da eklemeyi istiyor musun?

Ben zaten tiyatro kökenliyim. Tiyatro oyunculuğu sürekli anda kalıp, bir akış içinde ilerliyor. O duygu ve histen hiç kopmadan. Bu yüzden yakın zamanda bir oyunun içerisinde yer almayı çok istiyorum. Hatta okul zamanlarından beri içimde kalan, oynamak istediğim birkaç oyun var. Belki bunlarla başlayabilirim bu yaz dönemi içinde.

Hekimoğlu dizisinde Zeynep karakterini canlandırıyorsun.  Zeynep’le benzer yönleriniz var mı? Set ortamınız nasıl geçiyor?

Zeynep çok hassas, merhametli, her şeyi doğru yapmaya çalışan, herkese karşı anlayışlı olan, şefkatli bir karakter. Çoğu zaman hastalarla duygusal paylaşımlarda bulunup onlarla bağ kuruyor. Ben de “bu işi yüzde yüz sevgiyle nasıl yaparım” diye çıkarım yola. En kötü durumda bile, en zor anlarda bile önce sevgiden yardım isterim ve çoğu zaman da bana yardımcı olur. Zeynep’le birlikte güçlerimizi birleştirdik. Birbirimize bir sürü şey katıyoruz ve öğretiyoruz. Set çok keyifli. Tüm çalışma arkadaşlarımla uyum içinde olduğumu hissediyorum ve sete büyük bir istek ve neşeyle gidiyorum. Uzun saatler çalıştığımız için bu uyumu yakalamak çok önemli. Ailemleymişim gibi hissediyorum. Bu yönden şanslıyım. Umarım böyle devam eder.

Senaryoyu kabul etmendeki en büyük etken ne oldu?

Bence hem öğreticiliği olan, hem iyi bir ekibi olan, hem de senaryosal anlamda güçlü işler, beş on yılda bir geliyor ekrana. Ben de bir süredir gerçek anlamda içinde bulunmaktan gurur duyacağım bir şey bekliyordum. Senaryoyu okur okumaz “işte o iş” dediğimi hatırlıyorum. Hekimoğlu her şeyiyle çok özel ve yıllar geçtikten sonra bile güzel anılarla hatırlanacak bir iş.

Dizinin orijinal versiyonu olan House M. D’yi seyrettin mi? Ülkemizde yapılan uyarlamalar hakkında ne düşünüyorsun?

Bu projeden haberdar olmadan önce seyretmemiştim. Daha sonra hem diziyi seyrettim hem de House hakkında yazılan kitapları okudum. Bir izleyici olarak daha önceden yapılmış çoğu uyarlamayı başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Ana yapıya dokunmadan uyarlanmış işlerin başarıyı yakalamasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Tabii ana yapıya sadık kalırken, uyarlanan ülkenin kültürüyle sentezleyebilmek de çok önemli. Yine aynı zamanda bir seyirci olarak söyleyebilirim ki Hekimoğlu bunu çok iyi başarmış bir iş.

Şu anda hayatının nasıl bir döneminde olduğunu hissediyorsun?

Her şeyin başındayım, her şey çok yeni, heyecanlıyım, yolum uzun, yaşanacak görülecek bir sürü macera var. İçim umut dolu. Hayatla uyum içinde olduğumu hissediyorum. Her şey olması gerektiği gibi.

Peki şu anda durduğun yerden hayat nasıl gözüküyor?

Muhteşem ve heyecan dolu.

Ünlü olmak ile ilgili seni en çok şaşırtan, kabul etmekte zorlandığın, idare etmeye çalıştığın şeyler neler?

Sokağa çıkıyorsun ve herkes seni tanıyor. Bu aslında ilginç bir his. Başlarda insanların heyecanla bakıyor olmalarına bir anlam veremiyordum ve biraz geriliyordum. Sonra bunun ikili iletişimde çok güçlü bir bağ olduğunu fark ettim. Şimdi bana bakan birini gördüğümde ona gülümsüyorum, o da bana gülümsüyor. Hiç tanımadığım biriyle aramızda kısa süreli de olsa pozitif bir alan oluşuyor. Bu alanın içinde var olabilmekten dolayı mutlu oluyorum. Ünlü olduktan sonra hayatımda çok da bir şey değişmedi. Bu kişinin kendi elinde bence. Bundan keyif de alabilirsin, hayatını cehenneme de çevirebilirsin. Ben bu durumu, hem kendim hem de beni sevip yanımda olan seyirci için, cennete çevirmeye çalışıyorum. Hayat küçük ama değerli gülümsemelerin ve anların içinde saklı.

Ailen dışında; tanıyıp da çok etkilendiğin hayatına belki yön veren ya da sana bazı konularda farkındalık biri/birileri oldu mu?

Hayatıma giren tüm insanlar bana beni keşfetme yolumda ışık oldular. O yüzden kimseyi kimseden ayıramam. Her biriyle yaşadığım deneyim ve bu deneyimin sonucu bana öğretip hayatıma kattıkları bambaşka.

İkili ilişkilerde nasıl birisin?

Tatlıyımdır. En önem verdiğim şey hem kendi özgürlüğüm hem de karşımdaki kişinin özgürlüğü. Ne yazık ki mutluluğun kendi doğamıza ait olduğunu unutup karşımızdaki kişiyle birlikte geldiği yanılgısına düşüyoruz çoğu zaman. Bunun böyle olmadığını düşünen biri olarak, bu tarz bir ilişkinin içerisine çekildiğimi hissettiğim an koşarak kaçıyorum. Çünkü bu hem kendinden vazgeçmene, hem de bağımlı biri olmana sebep oluyor yavaş yavaş. Tüm bunların olduğu yerde de mutlu bir ilişkinin olamayacağına inanıyorum. Bu yüzden ilişkilerimden beklentim karşılıklı sevgi, özgürlük ve sadakat oluyor.

Aşkta nasıl bir dönemdesin? Aşık olmak üzerine duyduğun en güzel cümle nedir?

Ruh eşimi hayatıma çağırdığım bir dönemdeyim. Kim olduğunu henüz bilmiyorum ama karşılaştığım zaman kalbimle onu tanıyacağıma eminim. En sevdiğim şair Birhan Keskin tarafından yazılmış bir cümle paylaşayım, ne zaman okusam bana aşkı hissettirir.

“O benim gözlerime

Niye öyle

Neden öyle

Hangi öyle

Nasıl öyle

Bakmıştı ki

Ben sağ elimle

Kalbimi yoklamıştım. ”

Senin için bir ilişkinin olmazsa olmazları neler? Asla tahammül edemeyeceğin şeyler nedir?

Gerçekten sevdiğin için sadık olmak, kendi vicdanının önünde sadakatle aşkına sahip çıkmak ve ilişkide özgür hissetmek ve hissettirebilmek. Bu ikisinin olmadığı bir ilişkiye tahammül edemem.

Oyunculuk dışında sanatın başka hangi dallarına karşı ilgin ve yeteceğin olduğunu düşünüyorsun?

Yazmak bana kendimi çok iyi hissettiriyor. Yıllardır düzenli olarak günlük tutuyorum. Şiirler yazıyorum. Yakın zamanda üç kısa masal ve şiirlerimin olduğu bir kitap çıkaracağım.

Bir günün nasıl geçiyor?

Genelde sette oluyorum. Günümün çoğu sette geçiyor. Yanımda mutlaka bir tane kitabım olur. Aralarda bol bol kitap okuyorum. Repo olduğum günlerde de işlerimi halletmeye ve arkadaşlarımı görmeye çalışıyorum.

Peki günü bitirip başını yastığa koyduğunda nasıl hayaller kuruyorsun?

Kurduğumuz hayallerin, geleceğimizi şekillendirdiğine inandığımdan dolayı genelde olmasını istediğim ne varsa onu en ince ayrıntısına kadar hayal ederek uykuya dalıyorum. İnanılmaz işe yarayan bir yöntem. Herkese tavsiye ediyorum.

Şu sıralar okuduğun, izlediğin, tecrübe ettiğin ve seni etkileyen neler var?

Oyuncuların otobiyografilerini okumaya merak saldım. Şu an büyük bir ilgiyle onlara yoğunlaşmış durumdayım. Okudukça çoğu konuya karşı bakış açımın değişmeye başladığını hissediyorum.

Setten arta kalan zamanlarda sağlıklı olmak adına beslenmene dikkat ediyor musun? Düzenli olarak uyguladığın bir spor rutinin var mı?

Yıllarca büyük bir disiplinle her gün antremanlara gitmiş bir atletizmci olarak ne yazık ki bu dönem belli bir düzende uyguladığım bir rutin yok. Eliptik bisikletim var. Hareket etmek istediğim zaman bir saate yakın onu yapıyorum. Bir de daha rutin olarak hayatıma girmese de yeni başladığım Tibet’in Gençlik Pınarı olarak bilinen beş hareketten oluşan enerji noktalarını harekete geçiren bir sistemi uyguluyorum. Yaklaşık bir haftadır yapıyorum ve çok faydasını gördüm. Onu devam ettireceğim. Şeker tüketmemeye çalışıyorum. Sete de yemeklerimi kendim yapıp götürüyorum.

Estetik algısı değişmeye başladı. Günümüzde doğal güzellik yükselen güzellik trendlerinin başında geliyor.  Peki senin için doğal güzellik neyi ifade ediyor?

İnsanın kendini olduğu her haliyle sevmesi en büyük güzellik. Bu anlamda ben de seçip geldiğimiz bu bedeni koşulsuz sevgiyle kabul etmemiz gerektiğine inanıyorum.

Kendini en güzel hissettiğin anları bize tarif eder misin?

Bilmem bu çok zor bir soru objektif cevap veremeyeceğim.

Cilt bakımı için ritüelin var mı? Bize biraz bundan bahsedebilir misin?

Çok su içiyorum bu yüzden de cildime yapabileceğim en büyük iyiliğin bu olduğunu düşünüyorum. Onun dışında her gece uyumadan önce makyaj yapılsın ya da yapılmasın cildimi güzelce temizleyip nemlendirici krem sürmeyi de aksatmıyorum. Özellikle çalıştığım dönemde mutlaka ayda bir hydrafacial uygulamasıyla derin bir cilt temizliği yaptırıyorum.

Giyim tarzını nasıl tanımlarsın? Severek takip ettiğin tasarımcılar ya da ilham aldığın isimler var mı?

Ben kesinlikle bir kot bir tişört kızıyım. Rahat olmak benim için çok önemli. Özellikle son dönemde her yerde gördüğümüz slouchy jeanlere bayılıyorum. Aynı zamanda çok yakın arkadaşım olan Esra Gürses’in tasarımlarına bayılıyorum ve son iki üç yıldır onun yaptığı şeyleri giyiyorum. Hem renkli, hem çok iddialı, hem de çok cool tasarımları var. Bazen kafamdaki şeyi de anlatıyorum ve kendi yorumunu işin içine katıp benim için tasarlıyor. Bu yönden çok şanslıyım.

Dolabının vazgeçemediğin 5 parçası ne?

Peluş ve renkli kürklerim (tabii ki asla gerçek değiller), boyfriend jean’lerim, kışın her neredeyse her şeyin altına giydiğim siyah Dr. Martens’lerim, eskidikçe yenisini aldığım siyah klasik Converse’lerim ve çizgili tişörtler.

Stil ve güzellik söz konusu olduğunda asla yapmayacağın şeyler var mı yoksa yeniliklere açık biri misin?

Gerçek kürk asla giymem. Onun dışında her ne kadar günlük hayatımda basic bir tarzı benimsesem de arada bir aşırı uçlarda tarzlar denemeye de açığım.

Nasıl insanları etrafında tutmayı seviyorsun? Hayatına insanları kolay alır mısın?

Kesinlikle pozitif insanlarla vakit geçiriyorum. Negatif olan hiç kimseyi ve hiçbir şeyi yanıma yaklaştırmamaya özen gösteriyorum. Çünkü bu bir seçim ve mutlu ya da mutsuz olmayı biz seçiyoruz. Gergin, kronik mutsuz ve sinirli insanlardan hiç hoşlanmam ve gerekmedikçe iletişim kurmam. Bu konuda çok netim. Hayatıma insanları kolayca alırım çünkü hislerim beni hiçbir zaman yanıltmaz. Birinin enerjisini anında hissedip ne kadar ve ne düzeyde iletişim kurabileceğimi en başından kestiririm. Genelde çok azdan da az yanılırım. Yanıldığım kişiler olursa da hayatımda bana ne öğretmek için bulunduklarına bakıp, öğrenmem gereken şeyi öğrenip sevgiyle hayatımdan uzaklaştırırım.

Tüm dünya şu anda bir pandamı ile savaşıyor. Herkes kendini korumak için evde kal çağrısı yapıyor.  Peki sen evde geçirdiğin zamanı nasıl değerlendiriyorsun?

Bol bol kitap okuyorum. Çocukluğumdan beri evde olmayı çok seven biri oldum. O yüzden benim için hiç zor olmuyor. Aksine vaktimi çok verimli ve keyifli geçiriyorum. İzlenecek bir sürü film, dinlenecek bir sürü güzel şarkı var. Gün biterken yapamadığım çoğu şey aklımda kalıyor ve ertesi gün bir an önce uyanıp onları yapma heyecanıyla uyuyorum. Bu süreci atlattığımızda hiçbirimiz aynı insan olmayacağız. Bizleri çok değiştirip geliştireceğinden eminim.

Son olarak; senin gibi oyuncu olmak isteyen gençlere neler önerirsin?

Başkalarının dediklerine kulak asmak yerine kalplerinin sesini dinlesinler. Ama bunu yaparken de kendilerine karşı dürüst olsunlar. Eğer bu yola çıktıklarında devam edebileceklerine dair en ufak bir ümit varsa içlerinde, cesaretle adım atsınlar. Ve asıl sır, bol bol hayal kursunlar. Fırsat buldukları her an kendilerini mesleki anlamda olmak istedikleri projenin içinde hayal etsinler. Gerçekten hayal edip, kalbimizden olacağına inandığımız her şey bir gün gerçekleşmek zorunda, bunu sakın unutmasınlar.

Puan verin!

Average rating 5 / 5. Vote count: 3