Son dönemde adını Masumlar Apartmanı dizisiyle sıkça duyduğumuz başarılı oyuncu Merve Dizdar ile güçlü ve farklı tavırlarının objektife yansıdığı bir çekim gerçekleştirdik.
Röportaj: Ayşe Çağla Küçük – Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: Mesut Yazıcı
Styling: Ali Arısoy Makyaj:
Selen Karabulut
Saç: Mehmet Boray Alpan
Fotoğraf Asistanı: Betül Dayıoğlu
Styling Asistanı: Gönül Soyçeri
Şu an hayatının nasıl bir dönemindesin, kendini nasıl hissediyorsun?
Şu an hayatımın keşif dönemimdeyim. Duygularımı, kararlarımı, aslında kim olduğumu ve neler yaptığımı keşfetme süreci benim için. Kendimle yetinebilmeyi öğrenmeye çalıştığım bir dönem. Anda tutmaya çalışıyorum kendimi; daha bir nötr olmaya çalışıyorum. O yüzden günden güne hislerim değişiyor. Fikirlerim de.
Pandemide herkes boş vaktini nasıl harcayacağına dair türlü türlü kişisel gelişim yöntemlerine başvurdu. Sen bu dönemi nasıl değerlendirdin/değerlendiriyorsun?
Pandemi sürecini bazı arkadaşlarım çok verimli geçirdi. Ama benim için pek öyle olmadı. Çok uzun süre film izleyemedim, kitap okuyamadım, spor yapamadım. Sadece haberleri izliyordum. Yani rüya gibi geliyordu bu dönem. Kabul edemedim zaten garipti, çok garip. Sonralarına doğru toplayabildim kendimi. Zaten çalışmaya başladım, o beni toparladı. Her dönemimde ve her zaman çalışmak kurtarır beni. En iyi terapidir benim için 🙂 Çalışmak bu süreci normalleştirmede yardımcı oldu, günlerimin daha verimli geçmesine yardım etti.
Peki bu süreçte edindiğin yeni alışkanlıklar ve değiştiğini hissettiğin noktalar var mı? Oyunculuk dışında kendini geliştirmekte olduğun başka bir tutkun var mı mesela?
Daha iyi beslenmeyi, yemekleri daha sağlıklı pişirmeyi öğrendim. İyi beslenmek önemli bence her şeyinize yansıyor. İyi bir alışkanlık oldu bu benim için. Bir enstrüman çalmayı çok isterim. Ama bir türlü zaman bulamadım öğrenmek için…yapacağım onu da…Ama zaten oyunculuk baya zamanımı alıyor; duran, biten, “hah! oldum ya ben” denilen bir iş değil çünkü benim gözümde. Hala en geliştirmek istediğim, en büyük tutkum oyunculuk. Her zaman.
Oldukça pozitif, enerjik ve doğal bir havan var. Hep böyle miydin? Kendini iyi hissetmediğin zamanlar olduğunda nasıl motive oluyorsun?
Evet, hep böyleydim. Olduğumdan daha farklı görünmem. Genelde enerjiğimdir. Lakin yengeç burcuyum ben. Anında melankoliye bağlayabilirim fakat her zaman oradan bir çıkış noktası bulurum. Günün sonunda kendime inanmaktan da vazgeçmem.
Biri “mutlu musun?” diye sorduğu an, insanın içine birkaç saniye bir şüphe düşüyor, eksikleri gözden geçiriyorsun sanki… Biz sana şu an “mutlu musun?” diye sorsak ne dersin?
Mutlu olmamak için sebep yok. Sağlık olsun yeter ki. Klasik biliyorum ama büyüklerimiz hep der ya; sağlık önemli. Sevdiklerin yanında olması önemli. Sevdiğin şeyleri yapabiliyor olman önemli. Şu hayatta en sevdiğim işi yapıyorum. Arasız çalışabilecek, uykusuz kalabilecek, bütün gün iş konuşabilecek kadar sevdiğim bir mesleğim var. Ailem, sevdiklerim, beni sevenler var. Mutsuzum dersem olmaz. Mutluyum.
Hayatla nasıl bir anlaşman var? Mesela, sen istersin ve hayat sana verir mi, sen hedefini koyar, o yolda çok çalışır ve kavuşur musun?
Daha çok ikincisi oldu. Hedefimi koyarım o yolda çalışırım ve olur. Ben hep inanırdım zaten çalıştıktan sonra olmaması imkansız diye. Emek, çaba, alın teri ve sonunda mükafat. Sevdiğin şeyler için çaba sarf etmek önemli. Ha isterim ve olur fikri de şahane bence. Ne güzel bir şey istemek. Ama ben çalışmanın fikrini bile seviyorum. Bir şey için çabalamanın… Değerli kılıyor yaptığım şeyi.
Masumlar Apartmanı çok sevilen ve her yayın gününde reytingleri alt üst eden bir yapım haline geldi. Sence bu başarının sırrı ne?Masumlar Apartmanı kitaptan uyarlanan bir hikaye aslında peki sen Türkiye’deki diğer uyarlama dizilere nasıl bakıyorsun? Masumlar apartmanı dizisinin tüm Türkiye’yi ekran başına kilitlemesini neye bağlıyorsun? Bu çok büyük bir başarı.
Bu bir ekip işi. Çok iyi bir ekip ve çok iyi bir iş. Çok çalışmak yine burada da devreye giriyor. Masumlar Apartmanı’ndaki herkes çok büyük bir emekle çabayla çalıştı. Her iş öyle başlar tabi. Bazen olmayabilir de. Ama inanmak da çok önemli. Biz hepimiz hikayemize, birbirimize çok inandık. Yönetmenlerimiz, senaristlerimiz, oyun arkadaşım, Kamera arkası tüm ekip arkadaşlarım, yapımcımız OGM Pictures, kanalımız TRT1… Herkes. Bu kadar iyi bir ekiple çalıştığım için gerçekten kendimi şanslı hissediyorum. E şimdi bu inancın seyirciye geçmemesi imkansız. Nihayetinde ne mutlu bize ki seyircimiz de bizi çok sevdi. Çok çalışmaya devam.
Her iş, her dönem insanı farklı etkiler. Masumlar Apartmanı ile birlikte hayatında farklı sayfalar açıldı mı? Mesela; set hayatına, iş arkadaşlığına, oyunculuğa, belki de hayata dair yeni farkındalıklar kazandın mı?
Hayır, yeni farkındalıklar kazanmadım. İster ufak rol ister büyük rol, ister tutan iş ister tutmayan iş… Ben hepsine aynı özveriyle çalıştım şimdiye kadar. Masumlar Apartmanı’nın tutması benim oyunculuğumda ya da insanlığımda bir şey değiştiremez. Bu bir iş. Oyun gibi. Anlatacağım hikayelerin karakterlerin hepsi özel, önemli. Ama her yeni işte oyunculuk adına kendimi ilerletiyorum. Bu bir farkındalıksa, evet. Bunun için çalışıyorum da. Oyunculukta durmak diye bir şey söz konusu değil. Milyon çeşit his var, hikaye var, karakter var. Denemek ve çalışmak lazım. Tek farkındalığım bu.
Bu rolü kabul etmendeki en önemli etken neydi? Gülben karakterine hazırlanırken uyguladığın farklı metotlar oldu mu?
Bu rol kabul edilmez miiiii hiç? Dünyanın en güzel rollerinden biri. Tartışmasız kabul ettim. Zor bir rol tabii ama çok da güzel bir rol. Böyle karakterleri ekstra çok iyi anlamak gerekir. Bunun için yönetmenlerimiz, partnerlerim hepsi tam destek bana. Ama benim kendi yöntemim biraz ağır. Herkesin yapmasına gerek yok 🙂 Uzun süre Gülben’e yakın bir yerden baktım hayata. Ben biraz böyle derinlere inmeyi seviyorum. Ama herkese önermem. Benim sevdiğim yöntemler oyunculukta bunlar.
Oynarken bir başkası oluyorsun, sonra Merve’ye geri dönüyorsun. Bocaladığın anlar oluyor mu? Duygusal veya fiziksel olarak zorlu sahneleri oynamak için dayanıklılığı nerede buluyorsun?
Hazırlık aşaması önemli. Bir sinema filmi olsa bu; hazırlığımı film bitinceye kadar sürdürebilirim. Ama dizi daha uzun bir yolculuk… O kadar uzun süre bunu taşıyamam fakat taşımaya da gerek kalmıyor. Beden hafızası diye bir şey var. Evde Merve olup, sette Gülben olmayı hatırlıyor beden. Zorlu sahneler öncesinde de dayanıklılığı yine karakterden buluyorum. Durum neyse o. Ama zaten hep dediğim şey: Bence oyunculuk çok zor bir meslek. Kolay görünüyor ama hiçbir şey göründüğü gibi değil. Sadece replikleri söylemek oyuncu olmak için oynamak için yeterli değil bence.
Tiyatro, sinema filmi ve televizyon; üçünün de senin için en güzel yanları neler?
Üçünün de en en güzel yanı oynamak 🙂 Temeli bu. Benim için fark etmiyor o yüzden. Zorlukları farklı ama zevki hep aynı. Oynamak, oynamak, oynamak…
Dünya tiyatrosundan veya müzikallerden en çok sevdiklerin hangileri? Ve bunların içinde en çok hangisinde rol almak isterdin?
The Cats. Bayılıyorum, çok isterdim. Ama Allahtan Alice Müzikali’nde oynadım. Aynı derecede heyecan verdiği için şanslıyım. Bir de Mamma Mia olsa hayır demem mesela 🙂
Son dönemlerde ülkemizde sahne sanatları adına birçok yeni proje yapılıyor. Hem müziğin hem de oyunculuğun bir arada olduğu müzikal projede yer aldın, Ülkemizde sahne sanatlarının artması seni bir oyuncu olarak daha özgür hissettiriyor mu? Yoksa oyunculara daha fazla sorumluluk mu yüklüyor? Bu konu da ne düşünüyorsun?
Ben gerçekten tiyatro konusunda çok şanslıyım. İyi tiyatrolarda, iyi oyunlarda oynadım. Son olarak Alice Müzikali’nde müthiş bir prodüksiyonda oynadım. İnanılmaz bir deneyim. Tabi ki daha da fazla olmalı. Seyircimizin de oyuncularımızın da buna ihtiyacı var bence. Ne kadar çok çeşitlilik o kadar çok çalışmak. Sorumluluk getirsin zaten her zaman daha iyiye daha güzele yol almak keyifli bence. Tekrar sahnelerin açılacağı günler geliyor, az kaldı. Beraber sahnelerde buluşacağız.
Pandemiden önce tiyatro izleyicisinde gözle görülür bir artış vardı. Bunu neye bağlıyorsun?
Evet, harika bir dönemdi. Yine olacak. İnsanlar tiyatroyu çok seviyor. Ne olursa olsun bir oyuncuyu canlı performansıyla görmek bambaşka bir şey. Bir eseri, bir oyunu, canlı seyretmek muazzam bir haz. Ben azalacağını hiç düşünmüyorum.
Sence bir projeyi çok izlettiren senaryo mu oyuncular mı olduğunu düşünüyorsun?
Bunun spesifik bir cevabı olamaz. Oyuncular çok iyidir ama senaryo yeterli değildir. Senaryo şahanedir ama oyuncular yeterli çalışmamışlardır. İkisi iyidir ama reji çok yeterli değildir. Yani bir bütün. Ne olursa olsun ensemble. Birinden biri eksik olunca iyi bir seyir keyfi olmuyor.
Dijital platformlarda yayınlanan diziler, filmler tv dizilerini ve sinema sektörünü ne ölçüde etkiliyor sence? Her dizi/film başka kitlelere hitap ediyor elbette ama dijital platformların alternatiflerinin çoğalması televizyonda yayınlanan dizilerin ve sinemaların kan kaybetmesine sebep olduğunu düşünüyor musun?Malum çağımız dijital, ülkemizde de bu mecralar ve projeler hızla artmaya başladı. Son zamanlarda çok popüler olan dijital platformda yayınlanan diziler hakkında ne düşünüyorsun? Böyle bir dijital projede yer almak ister misin?
İkisinin farklı izleme keyiflerinin olduğunu düşünüyorum. Dijital platformların özellikle pandemi döneminde her hafta beklemeden, seri şekilde sezonları izleme olanağı vermesi çok cazipti. Ayrıca dijital platformların en keyifli taraflarından biri olan 40-50 dakika dizilerin kalitesinin TV dizilerine de daha özenilerek çekilebilmesi için feyz olduğunu da düşünüyorum. Ve evet seve seve yer almak isterim. Dediğim gibi benim için önemli olan istediğim hikayeleri, karakterleri oynamak.
Geleceğe dair ne hissediyorsun? Gelecek seni korkutuyor mu?
Bir süredir anda kalmayı öğretiyorum kendime. Yarın hakkında korkmak ya da sevinçten delirmek bana göre değil sanırım. Çünkü yaptığımız planlar ya da hayaller bozulabilir ya da gerçekleşebilir de. Bununla ilgilenmek daha yorucu geliyor bana. Üstünde çalıştığım şey net olarak bugünde kalmak
Yalnızca kariyer olarak değil; aynı zamanda tavır, duruş ya da hayatla ilgili olarak “olmayı hayal ettiğin Merve” ve “şu anki Merve” arasında çok mesafe var mı?
Kendimle çalışmaya devam… Bazen diyorum ki Merve, niye bunu böyle yapıyorsun? Ama sonra ben de böyleyim diyorum. İlla değiştirmeme gerek yok. Ha ama bir şey kötüyse evet, değiştirmelisin, değişmelisin. Ama kendimi daha iyi, daha düzgün daha da daha bir şey yapmama da gerek yok. Şu an olduğum halim iyi. Her zaman daha iyi bir Merve vardır tabi. Zamanla her şey olur.
Ünlü olmak herkese çok cazip gelse de aslında çok zor bir durum. Ünlü olduğun için kendini frenlemek zorunda kaldığın durumlar oluyor mu? Günümüzde ünlü olmanın nasıl bir his olduğunu düşünüyorsun? Eğer ünlü olmasaydın bu bakış açısına asla kavuşamazdım dediğin farkındalıklar var mı?
Ne desem bilemiyorum. Daha sessiz sakin bir hayatım var. Arkadaşlarım, çevrem, ailem. “Ünlü olmak” tabiri de biraz garip geliyor açıkçası. Hayatımı içimden geldiği gibi yaşıyorum zaten. Dergi çekimleri, kamera kayır dediğinde ya da sahnede olduğumda rol yapmak, bunlar zaten işimin bir parçası.
Kadınlara en çok hangi yönünle ilham olmak istersin?
Her kadının kendinden ilham almasını ve birbirine de gıpta ederek , takdir ederek bakmasını isterim. Güçlendikçe birbirimize iyi gelmeliyiz, birbirimizi daha iyisini yapmaya teşvik etmeliyiz ki cesaretimizi kırmaya çalışanları da önce biz durdurabilelim.
Ve son olarak geçmişten biriyle röportaj yapacak olsan bu kim olurdu ve hangi soruları sorardın?
Öncelikle Afife Jale, sonralıkla da Bertolt Brecht’le röportaj yapmak isterdim. Ama bu insanlara soru soramam. Yetmez, bitmez. Brecht’in bir oyununda oyuncusu olmak isterdim. Hadi o olmadı provasına gireyim, o da olur. Nasıl oyun yazıyor, nasıl yönetiyor, neye sinirleniyor, neye gülüyor? Bunları görmeyi isterdim. Afife Jale’ye gelince. Bu kadar güçlü ve cesur bir kadın oyuncu nasıl olabiliyorsunuz derdim sanırım. İlk Müslüman Türk Kadın Oyuncu… Sonrasında çok zor süreçlerden geçiyor. Sansasyonel bir hayat ve bir sürü başarı. Nasıl bu kadar korkusuz olduğunu ya da korktuysa da nasıl baş ettiğini, baş edemediği yerde ne düşündüğünü sorardım. Ne kadar oynamak istediğini… sahneye çıkmak için nelere katlandığını… Öyle özel, önemli ve güçlü bir kadın.