KENDİNDEN EMİN, NE İSTEDİĞİNİ BİLEN VE BİR O KADAR DA NAİF… SEVGİLİ ÖZGÜ İLE TEKRAR BİR ARAYA GELDİĞİMİZ İÇİN ÇOK MUTLUYUZ. BİTMEYEN ENERJİSİYLE BÜTÜN ÇEKİM BOYUNCA BİR OLDUKÇA DA UYUMLUYDU. ŞU SIRALAR “ÜÇ KIZ KARDEŞ” DİZİSİ İLE EKRANLARDA İZLEDİĞİMİZ, BAŞARILI VE GÜZEL OYUNCU İLE MODANIN ZAMANSIZ STİLİNİ YANSITTIĞIMIZ BİR MODA ÇEKİMİ GERÇEKLEŞTİRDİK.
Röportaj Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf Baturalp Yılmaz
Styling Murat Şentürk / Birce Naz Köş
Makyaj Aslı Bilge
Saç Emre Altın
Seninle tekrar bir araya geldiğimiz için çok mutluyuz, nasılsın Özgü, hayatının nasıl bir dönemine denk geldik?
İyiyim, teşekkür ederim. Hayatımın bol seyahatli, dingin bir şehirde ama yüksek tempolu güzel bir dönemine denk geldiniz. 🙂 Ben de sizin gibi keyifli bir ekiple yeniden bir araya geldiğim için mutluyum. 🙂
Üç Kız Kardeş dizisi izleyici tarafından oldukça sevildi. Bu projenin içinde yer almak, sana nasıl hissettiriyor?
İki sezondur hikayemize ortak olan çok sıkı sevenlerimiz var. Bu his çok gurur verici. Ve samimi bir yerden söyleyebilirim ki kamera önü ve arkası olmak üzere ekipçe güzel bir ahenk yakaladık. Bu enerjinin ekrana yansıdığını düşünüyorum.
Peki, dizide canlandırdığın Türkan karakteriyle nasıl bir bağ kurdun, çekimlerin yapıldığı Ayvalık’ı ve genel olarak bu süreci nasıl değerlendiriyorsun?
Türkan beni ilk andan itibaren içine çeken, bir an önce canlandırmak istediğim bir karakterdi. İçimde Türkan’dan bir parça vardı, bunu hissedebiliyordum. Yaratım sürecinde de hem oyuncu koçum hem de şirkette yaptığımız toplantılarda Türkan için özveriyle çalıştık. Heyecanlı bir süreçti. Kurulan bu dünya ile Ayvalık’ın atmosferi birleşince özlenilen o samimi yıllara döndük seyircimiz ile birlikte. Ayvalık’ı çok seviyorum, şehrin dokusu bizi dinginliğe götürüyor. yoğun geçen sahneler arasında, sakin ve güzel manzarada nefes almak bir nevi terapi etkisi yaşatıyor bizlere.
Günümüz dizilerinin çoğu bir kitaptan ya da gerçek bir hayat hikayesinden uyarlama. Üç Kız Kardeş dizisi de bunlardan birisi. Kitabı daha önce okumuş muydun? Diziyi izlemeden önce kitabı okuyanların hayalinde canlandırdığı Türkan’dan farklı bir Türkan yaratacağından korktun mu?
Kitabı dizi başlamadan önce okudum birkaç kere, üzerine notlar aldım. Belli küçük anlar var etkisinden çıkamadığım. Onların sahnelendiğini zihnimde canlandırıp heyecanımı katlamıştım. “Türkan” öncelikle benim için sorumluluğu yüksek, canlandırırken zihnen bedenen kalben çok çaba isteyen bir karakter. Yaratım aşamasında hiç korkum olmadı çünkü isteğim ve inancım yüksekti, çok çalıştım. Bunun da enerjisinin hissedileceğine inandım hep. Nitekim güzel geri dönüşler almak da oldukça motive etti
Peki sen kendi oynadığın dizi hariç diğer kitaptan ya da gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan diziler hakkında ne düşünüyorsun? Aralarında takip ettiklerin var mı?
Çalıştığım için maalesef takip edemiyorum. Oldukça değişken bir şey olduğunu deneyimledim. Çünkü kitap ile dizi dinamiği çok başka şeyler. Kitapta başı ve sonu belli olan bir hikaye iken diziye uyarlanmış hikaye içinde izleyicinin de etkisiyle farklı değişimlere uğrayabiliyor.
Ülkemizde sahne sanatlarının artması seni hem bir oyuncu olarak hem de bir opera öğrencisi olarak, daha özgür hissettiriyor mu? Yoksa oyunculara daha fazla sorumluluk mu yüklüyor? Bu konuda ne düşünüyorsun?
Bu durum açıkçası beni heyecanlandırıyor. Oyunculuk içinde birçok sanatı barındıran geniş bir kapsam bence. İçinde zaman zaman dans, müzik ve farklı yeteneklerin ön plana çıkabildiği ve bireyin kendi farklılıklarını gösterebilme fırsatının olduğu meslek. Bu anlamda sorumluluk yüklenmesinin ben artı olabileceğini düşünüyorum. Kendi yeteneğin dışında bir rol geldiğinde onun eğitimini alıp bir şeyler sunmak daha da besler.
Dijital çağdayız, ülkemizde de dijital mecralar ve projeler hızla artmaya başladı. Son zamanlarda çok popüler olan dijital platformda yayınlanan diziler hakkında ne düşünüyorsun?
Böyle bir çağda olmanın büyük bir avantajı var. Artık dijital platformlarda bir projeyle daha da geniş kitlelere, dünyaya açılma şansımız var. Tabii bu da rekabeti ve çalışmayı da arttıran bir durum.
Dijital platformlarda yayınlanan diziler, filmler tv dizilerini ve sinema sektörünü ne ölçüde etkiliyor sence? Her dizi/film başka kitlelere hitap ediyor elbette ama dijital platformların alternatiflerinin çoğalması televizyonda yayınlanan dizilerin ve sinemaların kan kaybetmesine sebep olduğunu düşünüyor musun?
Eskiden insanların istedikleri verilere ulaşması daha zordu. Hatırlıyorum, ilkokul yıllarımda öğretmenlerimiz kütüphane kültürümüzün de olması için internet değil, sadece ansiklopedik kaynaktan araştırmamız üzere ödevler verirdi. Şimdiyse bu durum neredeyse kalmadı çünkü teknoloji ve bilgi hayatımızın her alanında. Çabuk tüketim çağında olmak eserlerin kalıcılığını azaltıyor ne yazık ki. İlla ki etkisi oluyor ama televizyon ve sinema sektörü de güçlü bir sektör.
Sosyal medya senin için ne ifade ediyor? Sence sosyal medyayı bu kadar hayatımızın merkezine koymak normal mi?
Benim için ilham yeri, ruh haline göre kullanan biriyim. Bazen sosyalleştiğim ya da kendi halimde keyifli olduğum anlardan, bazense işim gereği paylaşımlar yapiyorum. Bana ilham verebilecek birçok şey öğreniyorum, biraz ne amaçla kullanıldığına da bağlı. Sosyal medyayı hayatının merkezine koymak bana göre sağlıksız. Dengeyi iyi korumak, oranın gerçeklikten uzak yansıtılmak istenen dünya olabileceğini de unutmamak gerek.
Sosyal medyanın gerçeklikten uzak bir yönü olduğunu düşünüyor musun? Yoksa kullanıcıların kendilerini gösterme, kanıtlama, popüler olma alanı mı olduğunu düşünüyorsun?
Kısmen evet 🙂 İnsanların kendi potansiyellerini keşfedebilme, gösterebilme, çeşitli iş imkanlarının arttığı büyük bir çağdan bahsediyoruz aslında. Herkes beğenilmek, takdir edilmek ister. Bunun elbette artıları olduğu kadar eksileri de var. Oraya yansıtılan bir dünya var ve bunun dengesinin iyi korunması gerektiği kanısındayım. Ya da kişinin sosyal medyayı hangi amaçla kullandığına bağlı.
Bir sahneyi başarılı bir şekilde canlandırmak için birlikte oynadığın partnerinle kişilik farklılıkların olsaydı, bunun performansını etkilememesini nasıl sağlardın?
Kişisel farklılıklarımız aksine iyi anlaşmamıza ve birbirimizden bir şeyler öğrenmemize vesile olabiliyor. Ancak kastettiğiniz kişisel farklılık negatif yönde beni etkileyecekse görmemeye çalışıp, her zaman olduğu gibi kayıt dediğimiz zaman sahnede karaktere hizmet eden duyguya bürünür ve işimi yaparım.
Bir oyuncu olarak zihinsel ve fiziksel olarak nasıl sağlıklı kalıyorsun?
Bu yoğun tempoda olabildiğince kendimi dinlemeye ve dinlendirmeye çalışıyorum. vaktim olursa sosyalleşmek ruhuma iyi geliyor. Bireysel olarak da beslenme ve spor benim için çok önemli.
Duygusal yoğunluğu olan bir setin etkilerinin tüm güne yayılmasını önlemek mümkün mü?
Herkesin kendi yöntemi vardır eminim. İki sezondur her bölüm duygusal yoğunluğum var ve ben kendimi bu durumdan sağlıklı bir şekilde; sahne bitince o duygudan çıkıp enerjimi değiştirerek kendimi korumaya çalışıyorum.
Öğrenmenin ve gelişmenin yaşı yoktur derler. Oyunculuk bilgini ve yeteneğini geliştirmek için neler yapıyorsun?
Kesinlikle ve öğrenmenin hazzı kadar güzel bir şey de yok bana göre. Ben her projemde oyuncu koçumla beraber yol alıyorum. Bunun dışında dizi/film sahneleri de bana ilham verip bakış açımı genişletiyor. Bir de gözlem yapmayı çok seviyorum, bu benim çocukluğumdan beri alışkanlığım. Küçükken gözlem yaptığım kişilerin taklitlerini yapardım aileme.
Hiç değerlerine ve ahlakına aykırı bir karakteri canlandırmak zorunda kaldın mı?
Zaman zaman oynarken gurur yapıp yargıladığım, Özgü olsa böyle yapardı dediğim bir çok an oldu bugüne kadar canlandırdığım her karakterde. İlk projemde canlandırdığım karakter Sibel, kendince sebeplerinden hatalar yapa yapa hayatı öğrenen biriydi ve en çok o zorlamıştı. Sokakta çok tepki alıyordum ve oyunculuk yolculuğumdaki ilk adımımda beni oldukça zorlayan bir karakter ve hikayesi vardı.
Oyuncu Özgü ile kalp kırıklıkları, mutlulukları, zaafları ya da güçlü tarafları olan Özgü ne kadar yakınlar? Yol arkadaşı mı onlar?
İçimde birçok Özgü var ve hepsi birbirinin elinden tutuyor. 🙂 Oyuncu Özgü tabii daha profesyonel hareket etmek durumunda kalıyor akışta. Her halimi sarmalıyorum, sabırsız olanı da duygusal olanı da.
Bir oyuncu eleştirel olmalı mı sence ve sen kendini eleştirir misin?
Ben çok fazla özeleştiri yapıyorum. bakış açısına güvendiğim kişilere danışmayı da çok seviyorum. Kesinlikle özeleştiri yapabilmeli ve eleştiriye de açık olmalı. Sonuçta matematiksel bir iş yapmıyoruz ve öznel düsüncelere, yorumlara katılmasak da eleştirinin farklı bir bakış açısı katabileceğini gözardı etmemek gerek.
Bugüne kadar yer aldığın projelerde senin dönüm noktan olan var mıydı? Yoksa, o zamanı hala beklediğine mi inanıyorsun?
Hepsinin farklı bir etkisi oldu hayatımda, tek bir projeyi sayıp diğer işlerime haksızlık edemem. Herhangi bir beklentim yok açıkçası. Akışta karşıma çıkan ve çıkacak olanlara inancım; en çok da kendime inancım yüksek. Bu doğrultuda yine yoluma çıkacak güzel projelerin beni bulacağını hissediyorum.
Hayal kurmak seni nasıl etkiliyor?
Bu çocukluğumdan beri en iyi yaptığım şey sanırım. Ailem konusunda çok şanslı olduğumu belirtmek isterim. Küçükken hayal kurma oyunları oynayıp buna inanıp rollere bürünürdük. Hayal kurmak beni en çok motive eden şeylerden biri. İstediklerimin olabileceğine inancım, hayal kurmaktan geçiyor.
Hayat bir yarış, bir mücadele gibi mi yoksa daha dingin bir dönemde misin?
Aslında her ikisinin de olduğu bir dönemdeyim. Stabil giden bir tempo yok işim dolayısıyla. Çalıştığım set günlerinde oldukça yorucu akarken hayat, tatil günlerimde başka bir çekimim olmazsa benim için oldukça sakin ve dingin geçiyor. Sevdiklerimle görüşmek, evde eylemsizce vakit geçirmenin dinginliği yorgunluğumu alıyor. Bazen müzik dinliyor, meditasyon yapıyorum.
Hayatındaki yolculukta olduğun insanları kategorilere ayırır mısın? Sevgi yolu, arkadaşlık yolu, aile yolu gibi tanımlara sokar mısın bu yolculukları? Yoksa hepsi birbirine girer ve en sonunda çıkmazlar mı olur?
Kategorize etmem ama hepsi zamanla kendiliğinden şekillenir hayatımda.
Seni en çok ne üzer ve en çok ne sevindirir?
Ansızın yapılan küçük sürprizler çok mutlu eder. Beklemediğim birinden hayal kırıklığına uğramak da beni üzüp çok etkiler.
Peki, kendimizi sevmeden başka birini sevmek ne kadar mümkün?
Yaşamda da ilk yardım kurallarının ilki önce kendi sağlığın, can güvenliğindir. insan önce kendine iyi gelebilmeli ki başkalarını şifalandırsın.
Umudunu kaybettiğin o anda tekrar yola koyulmanı; motivasyonunu bulmanı ne sağlar?
Her başarısızlıktan ders çıkarıp yapmamam ve yapmam gerekenleri öğrenme de bir nevi motivasyon benim için. yaşadığım olumsuzlukların bir sebebi olduğuna inanırım. Kötüyü yaşamadan iyinin iyi olduğunu bilemezsiniz.
Ve son olarak; gözlerini kapatıp 20 sene sonra kendini hayal ettiğin yeri ve yanındakileri anlatır mısın?
Büyük hayallerim var ancak büyük konuşmayı sevmiyorum:) Aslında hayal kurup akışa teslim olmaya çalışıyorum. Umuyorum ki kendimi daha geliştirerek mutlu ve huzurlu olacağım yerlere gelirim.
Özgü ile Kısa Kısa
Bir masalın kahramanı olsan bu hangisi olurdu?
-Sette iki ekip arası mekik dokuyan Speedy Gonzales.
En son ne zaman toplu taşımaya bindin?
-Geçen yaz Adalar vapuruna binmiştim.
En sevdiğin kitap?
-Paulo Coelho – Işığın Savaşçısının El Kitabı.
Şu sıralar popüler olan yabancı diziler içinde, hangi dizinin hangi kahramanını oynuyor olmak isterdin?
-Şu zamanların popüleri değil de favori iki dizim Friends – Rachel Green; Sex and The City’de Carrie Bradshaw oynamak isterdim. Hayatımın her zamanında izlemekten asla bıkmayacağım iki dizi.
Senin için güne başlamanın en güzel yolu nedir?
-Bir filtre kahve ve sabah playlist’im.
Stresten kaçış noktan neresi?
–Bir yerlere gidemiyorsam, banyo. 🙂 Suyun negatif enerjiyi aldığını, sıfırlandığımı hissediyorum.