KIZILCIK ŞERBETİ’NDE MİHRİ KARAKTERİ İLE SON DÖNÜMDE ADINI SIKÇA DUYDUĞUMUZ, YETENEKLİ OYUNCU GİZEM YANIK İLE HAYATI VE HAKKINDA MERAK EDİLENLERİ KONUŞTUK.
Röportaj: Ayşe Çağla Küçük / Seray Yazıcıoğlu Ezmiş
Fotoğraf: İsmet Ege Tonbul
Sevgili Gizem, oyunculuğa olan tutkunla başlayalım. İlk sahneni hatırlıyor musun? O andaki duygu ve heyecanını bizimle paylaşır mısın?
İlk sahneye çıkışım ilk üniversitemde, tiyatro kulübündeydi. Perdenin arkasından seyircinin sesini duyuyordum, enerjisini hissediyordum. Aralarında abim de yer aldığı için heyecanım kat ve kat artmıştı. Ve kaygılarım beni ele geçirecek sanmıştım. Ya ezber unutursam ya bir şeyi atlarsam gibi korkularım vardı. Ama tabii hiç öyle olmadı ve deneyimler arttıkça replikler elin kolun gibi oluyor. Şu an dönüp baktığımda o anlarıma gülüyorum.
Sahneler arası geçişlerde sıklıkla tercih ettiğin bir ritüel veya hazırlık var mı? Yeni sahnelere kendini nasıl hazırlıyorsun?
Sette sahneler arası uzun uzun vakitler olmuyor. Olan vakitlerde de çekeceğimiz sahnenin hemen öncesinde neler yaşanmış onları anlamaya çalışıyorum. Sahneyi daha detaylı düşünüp karakterimin o an o cümleyi söyleme sebebini kavrayıp akışına bırakıyorum.
“Kızılcık Şerbeti” dizisinde canlandırdığın Mihri karakterini oynamak seni nasıl etkiledi? Karakterle bağ kurmak ve onu gerçekçi bir şekilde canlandırmak için neler yapıyorsun?
Öncelikle Gizem olarak düşündüğümde Mihri ile birbirinden farklı yönler taşıyan iki kişi görüyorum. O yüzden kendimden farklı bir karakteri canlandırmak içimde bambaşka hisler yaşamamı sağlıyor. Ben de Mihri ile beraber öğrenip keşfediyorum. Bir oyuncu olarak kendimden farklı birini oynamanın beni daha da geliştirdiğini düşünüyorum. Karakterimle bağ kurabilmek adına da sahnelerim üzerine detaylıca düşünüyorum. Her anını sorgulayıp öğrenip keşfetmeye çalışıyorum. Ve en önemlisi de bolca gözlem yapıyorum.
Ankara’da geçirdiğin uzun yılların ardından İstanbul’a taşınma kararını nasıl aldın? Bu süreçte yaşadığın yeni başlangıçların ardındaki heyecanlı serüveni bizimle paylaşır mısın?
Bu internetteki yanlış bilgilerden biri, okudukça gülüyorum. 🙂 Aslen Edirneliyim ama İstanbul’da doğdum büyüdüm. Ankara’ya sadece 3-4 kez iş ya da gezmek için gittim. Öyle bir taşınma sürecim olmadı yani.
Hayatının dengesi açısından beslenme ve spor senin için ne kadar önemli?
Olabildiğince sağlıklı beslenmeye dikkat etmeye çalışıyorum. 3-4 ay öncesine kadar çok düzenli bir spor hayatım vardı. Bu aralar eskisi kadar vakit ayıramasam da eski rutinime dönmeye çalışıyorum. Ek olarak yoga yapıyorum o konuda da kendime bazı hedefler koydum. 🙂
Oyunculuk kariyerinde yer aldığın çeşitli projeler arasında favori rolün hangisi ve neden? Bir karakterle derin bir bağ kurduğun anı anlatır mısın?
Bu kuşkusuz Mihri’dir. Hem yer aldığım projedeki usta isimler benim için okul gibi bir süreç oluyor, ayrıca yönetmenimiz de büyük şans… Mihri’nin Metehan tarafından reddedildiği sahneyi örnek verebilirim. O an en yukarıdan en aşağıya küt inişi en çok hissettiğim andı. Bilmiyorum belki ortaokulda reddedildiğim bir
anım vardı, onun da etkisi olmuş olabilir. 🙂
“Kızılcık Şerbeti” dizisindeki rolünün seni kişisel olarak nasıl etkilediğini düşünüyorsun?
Onu anlamaya çalıştığım için, daha çok hak veriyorum. Ve böylelikle de kendi kişisel hayatımda da durumlara daha objektif bakabilmemi sağlıyor. Bu nedenle kendimi şanslı hissediyorum.
Sanat dünyasında ilham aldığınız isimler veya rol modeller var mı? Seni etkileyen ve yol gösteren kişisel hikayelerinden birini bizimle paylaşabilir misin?
Tabii ki, benim için rol model olarak Demet Evgar, Funda Eryiğit, Zerrin Tekindor gibi isimlerden oluşan bir listeden bahsedebilirim. Oyunculukta en önemli unsurlardan birinin tutku olduğunu düşünüyorum. Ve izlediğim oyuncuda o tutkuyu gördüğüm an izleyici olarak anında alıyor beni. Mesleğim olarak da o tutkuya tutunuyorum. Mesela Funda Eryiğit’in Bir Başkadır dizisindeki performansını izlediğimde oyunculuğun sadece sözlerden ibaret değil, tek bir bakışla bile çoğu şeyin anlatılabileceğini daha net anlamıştım.
Kariyerinde karşılaştığın zorluklar karşısında seni ayakta tutan motivasyon kaynakların neler?
Pes etmek istediğim anlar birçok kişi gibi benim de oldu. Öyle anlarda zamanında oyunculuk okumak için aldığım riskleri, verdiğim ödünleri düşünüyorum. İlk günden beri beni destekleyip elimden tutan abim ve ona verdiğim söz geliyor aklıma. Ve o an vazgeçme lüksümün olmadığını anlayıp daha da hırslanıp devam ediyorum. En çok da erkek arkadaşımın desteği, düştüğümde elimden tutması, bana olan inancı bana oldukça güç veriyor.
Set dışında boş zamanlarında neler yapıyorsun? ilgi alanlarınız nelerdir? İlgi duyduğun bir hobin var mı?
Setimin olmadığı günler okuluma devam ediyorum. Konservatuvarda okuyorum. Onu aksatmamaya çalışıyorum. Onun dışında kendime ayırdığım zaman dilimlerinde de resim yapmayı çok seviyorum. Tamamen hobi olarak diyebilirim. 🙂 Ek olarak bolca film ve tiyatro oyunu izlemeye ve kitap okumaya vakit ayırıyorum.
Gerçekleştirmek istediğin bir hayal ya da belirli bir rol var mı? Gelecekteki kariyer hedeflerin neler?
Gerçekleştirmek istediğim özellikle bir rolden ziyade ülkemizin önde gelen sinema yönetmenlerinin bağımsız filmlerinde yer almak çok çok çok istediğim bir şey. Emin Alper, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Özcan Alper ve daha niceleri olmak üzere bir bağımsız sinemada yer alıp o süreci deneyimlemek çok isterim. Ayrıca rol bazında konuşacak olursam da zorlanmayı çok seviyorum çünkü bu beni daha çok keşfetmeye araştırmaya itiyor. Beni zorlayacak rolleri tercih etmek isterim. Ek olarak da geleceğe yönelik, diziye ek dönem dönem tiyatro ve sinema da yapmak istediklerim arasında. 🙂
Kendini ifade etmenin bir yolu olarak sanatı seçmek, bazen zorlayıcı olabilir. Bu süreçte kendini bulma ve ifade etme yolculuğunu anlatır mısın?
Oyunculuğa ilk başladığımda dönüm noktamdı diyebilirim. Lisede okul değiştirmiştim. Ve arkadaşlarımı çok özlüyordum. Gerçekten depresyondaydım diyebilirim. Ve kendim için bir değişiklik yapma kararı almıştım kursları araştırıyordum. Komik gelebilir ama ya keman kursuna ya da tiyatro kursuna gidecektim. Tercihim tiyatro olmuştu ve orada geçirdiğim vakitler beni o kötü sürecimden adeta çekip çıkartmıştı. Ve sanatın fazlasıyla iyileştirme gücü olduğunu anlamıştım. Ek olarak da ben önceden Yıldız Teknik Üniversitesinde başka bir bölüm okuyordum. Ve kendimi oraya hiç ait hissetmiyordum, yine tiyatro beni ordan kurtaran asıl benliğimi bulmamı sağlayan etken olmuştu.
Son olarak, hayranlarına ve genç yeteneklere iletmek istediğin özel bir mesajın var mı?
Öncelikle Kızılcık Şerbeti’ni hayatınızda anlamlı bir konuma koyduğunuz için teşekkür ederim. Sizi çok seviyoruz. Genç yeteneklere gelecek olursam da ben de hala bu yoldan geçiyor olduğum için şöyle ekleyebilirim; asla ve asla pes etmeyin çünkü o an çok istediğiniz bir şey olmuyorsa bilin ki çok daha iyisi yakında size geleceği içindir.