Röportaj: Seray Yazıcıoğlu Ezmiş – Ayşe Çağla Küçük
Fotoğraf: Emre Karataşoğlu
Styling: Ali Arısoy
Makyaj: Selen Karabulut Kuyu
Saç: Taner Kuyu
Mekan: The Galata İstanbul Hotel
“Her bir performans anı yeni bir keşif. Meriç olarak yapamayacağım şeyleri yaptığım bir alan, büyük bir oyun bahçesi gibi oyunculuk… Senin önüne milyonlarca oyuncak koyuyorlar ve her seferinde yeni bir tane seçiyormuşsun gibi.” Oyunculuğa olan tutkusu tanımladığı cümlelerden bile belli olan; samimi, çalışkan, güçlü ve özgün bir karaktere sahip Meriç Aral’ı daha yakından tanımaya ne dersiniz? “Söz” dizisindeki performansıyla adından sıkça söz ettiren ve “Biz Böyleyiz” filmiyle de beyazperdede karşımıza çıkmaya hazırlanan başarılı oyuncu ile Sonbahar’a “merhaba” dediğimiz renkli bir çekim ve söyleşi gerçekleştirdik.
Yaptığın meslek sana tam olarak ne ifade ediyor?
Ben mesleğimi gerçekten çok severek yapıyorum. Bu işin de her işin olduğu gibi zor tarafları ya da insanı düşündüren, yoran tarafları muhakkak var ama ben çok sevdiğim için onları da kabul ediyorum ve kucaklıyorum. İşimden ibaret biri değilim elbette, orada ince bir ayrım var, tamamen kim olduğum işime bağlı değil ama kimliğimin önemli bir kısmını yaptığım meslek oluşturuyor. Oyuncu olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Oyunculukla beraber kendine dair yaptığın en büyük keşif ne oldu?
Bunu yapabiliyor olduğumu keşfetmek oldu öncelikle (gülüşmeler) ondan sonra daha çok yapabildiğimi görmek oldu. Her bir performans anı yeni bir keşif. Meriç olarak yapamayacağım şeyleri yaptığım bir alan, büyük bir oyun bahçesi gibi oyunculuk… Senin önüne milyonlarca oyuncak koyuyorlar ve her seferinde yeni bir tane seçiyormuşsun gibi. Dolayısıyla her seferinde bilmeden yaptığın ve yeni keşfettiğin bir şey mutlaka oluyor. Her zaman kendini yenileyen, benim de kendimle ilgili yeni şeyler keşfetmemi sağlayan bir meslek. Umarım hep böyle yaşarım.
Bir karaktere bürünmenin psikolojine etkisi nasıl oluyor? Oyunculuk yapmaya ilk başladığında bu konuda zorluklar yaşadığın oldu mu?
İlk başladığımda daha az yaşadım çünkü tam olarak ne olduğunun farkında değildim. Çok içimi dinleyip, ne söyleniyorsa elimden geldiğince onu yapmaya çalışıyordum. Sonra sonra oyunculukla ilgili bir sürü şeyi öğrendikçe, kafam bu konuda açıldıkça ve daha çok yapmak istediğimi fark ettikçe işler daha çok zorlaştı, çünkü konu benim için derinleşti. Bu bir iş, sonuçta psikolojime de tabi ki etkileri oluyor ama bu sürekli bir hal olarak kalmıyor. Oyun anında darmadağın olduğun da oluyor ama oyundan çıktığın anda sen de normal akışına devam etmelisin. Oynarken yaşadığın, hissettiğin duygudan çıkmak zorundasın, hayat devam ediyor çünkü ve özünde işin kendisi bu. Duygusal yorgunluğunun kaldığı zamanlar da oluyor elbette ama oynadığım karakterlerin yaşadığı zorlukları, acıları kendim yaşamışım gibi bir psikolojiye girmiyorum. Meriç olarak beni etkilemesine izin vermiyorum diyebilirim. Bu iki şeyi birbirinden ayırabiliyorum.
İlk dizi ilk set deneyimi… Nasıldı?
İlk sahnemi aşırı iyi hatırlıyorum! Diyarbakır’da Dicle Üniversitesi’nde bir sahne çekmiştik ve tek söylemem gereken laf ‘’tamam hocam’’dı. Ve aslında o kadar ne yaptığımın farkında değildim ki doğru düzgün heyecanlı bile değildim! Mesela Medcezir’in setine girdiğimde çok heyecanlanmıştım ama Sultan’da o ilk sahne şöyleydi, gidiyorum bir yerde duruyorum ‘’tamam hocam’’ diyorum inanarak, söylediğimi kast etmem gerekiyor sadece. Son derece rahattım, gayet iyi hatırlıyorum. Ve orada şive yapıyordum bir de! Şu an bir düşünürüm mesela yapabilir miyim diye ama o zaman tamamen teslim olmuşum demek ki.
Bu yaz çok sevilen ve genç isimleri kadrosunda barındıran Caner Özyurtlu’nun “Biz Böyleyiz” filmini çektin. Nasıl geçti çekimler? Nasıl bir film bizi bekliyor?
Açıkçası neler beklediğini ben de çok merak ediyorum. Bir filmi çektikten sonra nasıl bir film izleyeceğimi çok merak ediyorum, izlemek için de çok heyecanlanıyorum ama Biz Böyleyiz’in duygusu bende çok daha başka. Çok sevdiğim ve çok yakın olduğum arkadaşlarımla beraber çalıştığım ilk film oldu. Ve tabi ki beni çok mutlu eden Hümeyra ile yakın temasta bulunup çalışma fırsatı yakalamaktı. Hepimizin hayatında çok enteresan bir döneme denk gelen bir film oldu ve bizim aramızda çok tuhaf bir bağ oluşmasına neden oldu. Caner ile çalışmak da çok güzeldi. Biz daha önce Hesapta Aşk’ta çalışmıştık, bir sahne oynamıştık beraber ama yönetmen olarak ilk defa Caner ile çalıştım ve onunla çalıştığım için çok mutlu oldum, bence ne yaptığını gerçekten çok iyi bilen bir yönetmen. Filmi 3 haftada Ildır’da çektik, kampta gibiydik orada, hem böyle birbirini çok seven insanlar bir araya gelmiş, bir yandan film çekiyoruz bir yandan da tatil yapıyoruz gibiydi. İnanın nasıl geçtiğini anlamadım. İnanılmaz çok eğlendim, kendimi çok mutlu ve güvende hissettim arkadaşlarımın yanında ve çok çok mutluyum onlarla beraber böyle bir şey yaptığımız için. İnşallah bu bir başlangıçtır arkadaşlarımızla kendi yazdığımız işleri daha çok yaparız. Bu benim hayatımda daha önce olmamış bir şey ve gerçekten insanı çok farklı bir yerden tatmin eden bir duygusu var, umarım daha çok böyle işler yapabiliriz. İzleyici ile buluştuğunda da bizim bu hislerimiz geçer umarım çünkü gerçekten başka bir şey oldu orada hepimize. O kadar organik, o kadar doğalında, sanki biz zaten orada hep beraber yaşıyormuşuz da birileri de bizi filme çekmiş gibi bir akışkanlıktaydı her şey. Çok özel anların olduğu, asla unutmayacağım bir süreçti. Film de sadece film olmaktan çıktı, bambaşka bir şeye dönüştü bizim için.
Şu sıralar hayallerini neler süslüyor?
Her zamanki hayalim aslında hep hayalim olan ve olmaya devam eden kendimi iyi ifade edebileceğim güzel insanlarla çalışmak ve bir şeyler yaratmak. Mesela, kendimi farklı bir anlatım biçimiyle, bir dil ile ifade edebileceğim bir tiyatro oyununda olmayı da çok isterim.
Senin için güzel bir gün nasıl başlar, nasıl sona erer? Günü güzel yapan şeyler neler?
Benim için güzel bir gün kahve ile başlar. Kahve varsa o günün güzel başlama ihtimali vardır. Kahve yoksa, o güne başlangıç biraz daha zor olur. Genel olarak kötü bir şey yoksa gün benim için zaten güzel başlar, dev isteklerim yoktur günüm güzel geçsin diye.
Kötü giden bir günün sonunda kendini rahatlatmak için neler yaparsın?
Sevdiğim bir film izlerim. Beni rahatlatacak yakın bir dostumu ya da sevgilimi ararım onlarla buluşurum ama onlarla ilgili bir sorun yaşadıysam mutlaka bir şey izlerim.
Güzellik adına bugüne kadar aldığın en önemli tavsiye neydi?
Çok yakın bir arkadaşım, yüzümü her gün düzenli olarak temizlememi söyleyene kadar bunun ne kadar önemli olduğunun o kadar da farkında değildim. Tabii ki temizliyordum ama bu bir rutine dönüşmemişti ama yüzümü her gün sabah akşam temizleyip, nemlendirmenin ne kadar önemli olduğunu yapmaya başladıktan sonra fark ettim.
Enerji toplama formüllerin arasında neler var?
Evimde yalnız zaman geçirmek iyi geliyor.
Kendinle ilgili bu sıralar en çok ne şaşırtıyor seni?
Şu aralar eskiye göre daha frensizim, bu biraz şaşırtıyor diyebilirim.
Kendine dair en sevdiğin özelliğin nedir?
Ne olursa olsun adil olmak. Kimseye karşı haksızlık etmek istemem. Haksızlığa karşı bir refleksim var, bunu da doğru yerlerde kullandığımı düşünüyorum . Haksızlık karşısında arkamı dönüp gitmem başka birine yapılmasına da asla tahammülüm yoktur.
Nasıl insanları etrafında tutmayı seviyorsun?
Ben kesinlikle samimiyet seviyorum ve samimiyetine güvendiğim, kendini ortaya koymaktan çekinmeyen, yargısız insanları seviyorum. Beni ve hayatımda olan sevdiğim diğer insanları, arkadaşlarımı kafasına göre yargılamayan açık ve esnek insanlarla iletişim kurmayı daha çok seviyorum. Öyle insanları da hayatımda tutarım.
Aşkın üzerinizde nasıl etkileri oluyor? Kontrollü müsün mesela, kendini tanıyamadığın olur mu?
Maalesef çok kontrollü biriyim ama aşık olduğumda tabi ki kontrollü biri olamıyorum. Çok daha hesapsız yaşıyorum, düşünmem yani aklımda sürekli bir şey kurmam, içimden geldiği gibi tamamen duygularıma bırakıp yaşarım.
Kendine kızdığın konular oluyor mu, kendinle uzlaşamadığın şeyler var mı?
Kontrollü olmak konusunda kendime kızıyorum. Kendimle bununla ilgili uğraşıyorum. Kontrol mekanizmam çok kuvvetli ve onu dizginlemeye, esnetmeye çok çabalıyorum bu aralar. Genel olarak kendimle uzlaşamadığım oluyor ama uzlaşamamak da insanı bir yere götürüyor. Kendinle girdiğin mücadele ve bunun kendine hak vermekle bitmesi güzel ve kıymetli bir şey.
Efe Tunçer ile birlikte yönettiğiniz Teras Noir diye aşırı keyifli bir Instagram sayfan olduğunu biliyoruz, nasıl ortaya çıktı bu fikir?
Öncelikle o bir Instagram hesabı değil, o bir podcast, o Instagram hesabı da podcast’in Instagram hesabı bunu düzeltmek isterim. Podcast’i biz yaklaşık 1 seneyi aşkın süredir belirli ama asla belirli olmayan aralıklarla gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Efe benim çok sevdiğim, çok yakın bir arkadaşım ve onunla biz hakikaten yan yana gelince saatlerce muhabbet ediyoruz. Ben radyo dinlemeyi çok seven biriyim. Hep hayalimdi radyo yayını yapmak ve bunun yeni hali podcast yapmaktı. Efe de bunun için biçilmiş kaftan yani hem oyuncu hem stand up yapıyor hem de çok rahat her şeyi konuşabildiğim bir arkadaşım. Efe de konuşmayı, gülmeyi ve güldürmeyi çok seviyor bizim humor’umuz çok tutuyor. Bazen kavga da ediyoruz ama her şeyi gerçekten çok rahat bir şekilde konuşabiliyoruz. Baktık epey yürüyor muhabbetimiz, hadi dedik kaydedelim bunu bir gün ve benim evimde buluştuk, basit ses kaydediciyi açtık ve basit şekilde kaydederken sohbet etmeye başladık. Şu ana kadar 13 tane podcast kaydı gerçekleştirdik. Dinleyenlerin de keyif aldığı bizim de çok keyif aldığımız bir şey oldu. Biraz deşarj olduğumuz bir mecra Teras Noir. Olabildiğimiz kadar sansürsüz konuştuğumuz; hayatla, kendimizle yüzleştiğimiz bir alan ve şu aralar gerçekten en ilgimi çeken şeylerden biri. Umarım böyle de devam eder.